Adnan Oktar kimdir? Eski üye uyardı: Masum görünen ‘kedicikler’ çift silahla geziyor
Kamuoyunda ‘Adnan Hoca’ olarak bilinen Adnan Oktar’ın kurduğu grubun eski üyesi Ceylan Özgül sosyal medya hesabı üzerinden, cemaate yönelik operasyonla alakalı paylaşımlarda bulunarak gruba dair ipuçları verdi.
Uğur Koleji’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nden mezun olan Ceylan Özgür, Adnan Oktar‘ın sohbetleri ile sıkça televizyon ekranlarında yer alan ancak daha sonra kendi isteği ile sohbet grubundan ayrıldığı belirten bir isim. “Adnan Oktar örgütünden ayrılmış biri olarak söylüyorum, KEDİCİK kelimesi ile konuyu hafifletmenizi tavsiye etmem. Vitrinde masum görünen bu kadınların bir kısmı çift silahla geziyorlar. Türlü suçlara karıştıklarına şahidim.” diyen Özgül, konuyla ilgili olay yaratacak şu tweetleri attı:
“Örgütün sempatizanlarına duyuru: şu an bir suç örgütünü destekliyorsunuz. Sıra destekçilere gelecek. Devlet sizi biliyor ve görüyor. Bence iki defa düşünün.”
“Şu an örgütte kod adı Dragos olan merkezi yerleşim yerinin her yerinin kameralarla olmasına şaşıran basın mensubu kardeşlerimi izliyorum. Daha çok şaşıracak Türkiye ortaya çıkanlara”
Adnan Oktar örgütünden ayrılmış biri olarak söylüyorum, KEDİCİK kelimesi ile konuyu hafifletmenizi tavsiye etmem. Vitrinde masum görünen bu kadınların bir kısmı çift silahla geziyorlar. Türlü suçlara karıştıklarına şahidim.
— ceylan ozgul (@ceylanozgul2017) July 11, 2018
Şu an örgütte kod adı Dragos olan merkezi yerleşim yerinin her yerinin kameralarla olmasına şaşıran basın mensubu kardeşlerimi izliyorum. Daha çok şaşıracak Türkiye ortaya çıkanlara
— ceylan ozgul (@ceylanozgul2017) July 11, 2018
2 bin polisin katıldığı operasyon hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada;
“Kamuoyunda Emniyet Müdürlüğümüz Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından Adnan Oktar Suç Örgütüne yönelik olarak; Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, çocukların cinsel istismarı, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması veya alıkonulması cinsel taciz, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, siyasi ve askeri casusluk, dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, özel hayatın gizliliğini ihlal, resmi belgede sahtecilik, terörle mücadele kanununa muhalefet, tehdit, cebir, iftira, halkı askerlikten soğutma, hakaret, suç uydurma, yalan tanıklık, nitelikli dolandırıcılık, kaçakçılıkla mücadele kanuna muhalefet, vergi usul kanununa muhalefet, rüşvet, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi, eziyet, kişisel verilerin kaydedilmesi siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin engellenmesine dair kanuna muhalefet suçlarından 11.07 2018 tarihinde 235 şüpheliye yönelik olarak Operasyon başlatılmıştır. ” denildi.
Adnan Oktar ile beraber gözaltına alınanlar sağlık kontrolünden geçirilerek emniyet müdürlüğüne götürüldü.
Oktar’ın Çengelköy’deki evinden kaçarak Sarıyer’de bulunan başka bir adrese gittiği, polis takibi sonucu yakalandığı ve arama yapılan evlerde çok sayıda silah bulunduğu öğrenildi. Sağlık kontrolünün ardından emniyete götürülen Oktar, araçtan indirilirken neden gözaltına alındınız sorusuna “İngiliz derin devletinin oyunu” şeklinde yanıt verdi.
Adnan Oktar, Oktar Babuna ve televizyon programına çıkan kadınların yanı sıra avukatlarının da gözaltına alındığı öğrenildi. Yaşları 11 ile 40 arasında değişen yaklaşık 70 kişinin Adnan Oktar ve grubu hakkında şikayetçi olduğu kaydedildi.
Oktar’ın tüm mal ve mülklerine el konuldu; şirketlerine kayyım atandı
Oktar’ın ve grubunda bulunan şüphelilerin adreslerinde Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü ekipleri ve ilçe emniyet müdürlüklerinde bulunun olay yeri inceleme büro ekipleri çalışma yaptı. Ekipler adreslerde çok sayıda bilgisayar, para kasası, değerli eşya, para sayma makinesi, çok sayıda tabanca ve otomatik tüfek ele geçirdi. Ele geçirilen malzemeler incelenmek üzere Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getirildi. Operasyon kapsamında Adnan Oktar’ın tüm mülklerine ve lüks araçlarına el konulurken şirket, dernek ve vakıflarına kayyım atandığı öğrenildi. Adnan Oktar’ın canlı yayınlarını yaptığı A9 TV’ye de sabah saatlerinde giden polis ekipleri şirkette de aramalar yaptı.
Çengelköy’deki ev ile Ümraniye’deki bir depoda ele geçirilen çok sayıdaki tarihi eser ise incelenmek üzere emniyet müdürlüğüne getirildi.
Kanserim diyerek ilik kampanyası başlatmıştı. Oktar Babuna da gözaltına alındı
Operasyon kapsamında Adnan Oktar’dan sonra tanınan isimlerden Oktar Babuna’nın da gözaltına alındığı öğrenildi. Babuna, kanser olduğunu söyleyerek başlattığı ilik bulma kampanyasıyla tanınmıştı.
1962 doğumlu Oktar Babuna adına yapılan ilik bulma kampanyası sonrası 160 bin kişiden ilik ve kan örneği alınmış ancak örneklerin 120.000’inin kaybolması suçlamasıyla yargılanmıştı.
Büyük bir operasyonla gözaltına alınan Adnan Oktar kimdir?
“Organize suç örgütü kurmak”, “uluslararası ajanlık” ve “küçük çocuklara taciz” gibi suçlamalar nedeniyle hakkında gözaltı kararı çıkarılarak sabaha karşı başlatılan operasyonla gözaltına alınan Adnan Oktar ve cemaati hakkında kim, neler söyledi? Adnan Oktar kimdir ve böyle bir örgütlenme nasıl sağlandı? Bu güne kadar neden büyümesine fırsat verildi? Bu soruları, cemaat tarafından kumpaslar kurularak yıpratılan ve cemaati gündeme taşıyan isimlerin açıklamaları ile yanıtlamaya çalışalım.
Eski AKP Milletvekili Emin Şirin: “Eğer Adnan Oktar meselesinin üzerine zamanında gidilseydi Türkiye’deki birçok kirli kumpas engellenebilecekti”
“Kedicikler” olarak bilinen kadınlar ile sık sık gündemde yer alan Adnan Oktar ve yaklaşık 235 müridi hakkında başlatılan operasyon kararının ne anlama geldiğini eski AKP Milletvekili Emin Şirin yorumladı.
Özgürüz’den Zübeyde Sarı‘ya konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Şirin, cemaat ile ilgili şunları söyledi:
“Adnan Oktar’la ilgili olarak benim ilgi duymam tarikata çocuklarını kaptıran ailelerin benimle görüşmesi ile başladı. Ondan evvel bir ilgim yoktu doğrusunu duymak isterseniz. Böyle bir sosyete tarikatı gibi görünüyordu. Ama aileler gelip faciaları anlattığında ben bir insan olarak buna ilgi duyma ihtiyacı hissettim. Ondan evvel tabi dikkat çeken şey vardı. O zamanlar yüz binlerce ilik toplanmıştı; bunlar kayboldu. O zamanlar tam DNA konularının ilk gündeme geldiği zamanlardı. Bu çocuklarını kaybeden aileler büyük ıstırap içerisindeydi. O bakımdan gerek o zaman Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a gerek bir anne olarak Emine Hanımefendi’ye gerekse Harun Yahya maslağı ile yazdığı kitaplara çok ilgi duyan merhum Necmettin Erbakan’a bu konuları dikkatlerine getiren mektuplar yazdım ve ailelerin bu ıstıraplarının bitirilmesi için yardımcı olmalarını istedim. Olamadı. Neden olamadı bilmiyorum ve hiçbir şekilde bu çeteye bir nüfuz edip de bu çocukları oradan kurtarma imkanı olmadı. Bana söylenen de bu çocukların hepsinin reşit insanlar olduğu ve bu hayatı yaşamak istiyorlarsa eğer onlara karışamayacak olduğumuzdu”
“Fethullah Gülen ile Adnan Oktar arasındaki ilişkiyi irdelemek gerek”
“Ondan sonra ortaya başka şeyler çıktı. Adnan Oktar’ın 2008 senesinde Talat Atilla’ya verdiği bir röportaj var. Adnan Oktar, kendisinin kızdığı ne kadar insan var ise bunların hepsinin Ergenekon denilen bir çetenin içerisinde olduğu, bu çeteyi 10 sene evvel 1998 senesinde açıkladığını ve bu çetenin kendisiyle uğraştığını söylüyordu. Demek ki bu Ergenekon Kumpası’nın içerisinde sonuna kadar Adnan Oktar da var. Fethullah Gülen ile Adnan Oktar arasındaki ilişkiyi irdelemek gerektiğini o röportajdan da anlayabiliyoruz.”
“Hepimizi Ergenekon komplosuna sokanlardan biri de Oktar’dır”
“Saadettin Tantan, İç İşleri Bakanı’yken Adnan Oktar’ın Çatalca’daki malikanesini basmıştı. Oraya baskın düzenlendikten sonra Tantan’ın başına gelmeyen kalmadı. Görevden ayrıldı ve hatta siyasetten tasfiye oldu. Ondan sonra Adil Serdar Saçan, ben ve Ümit Sayın gibi aklınıza kim geliyorsa bunlar hakkında çarşaf çarşaf Akit Gazetesi’nde ilan bastırdı Adnan Oktar. Bu çerçevede hepimizi Ergenekon komplosuna sokanlardan bir tanesinin de o olduğu çıkıyor ortaya. Karanlık bir teşkilat. Çok karanlık bir çete. Bir takım iş ilişkileriyle beraber para topladığı biliniyor. Bu paranın kaynağının nereden geldiği belli değil ve çok büyük rahatlıkla kendisini ‘Ya sen ne yapıyorsun? Nedir bu çete?’ diyen herkesin üzerine bir komplo kurarak giden bir insan. Ben bu hükümeti başta Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ve İstanbul’un bütün Emniyet Teşkilatı’nı bu konuda tebrik etmek lazım.”
“Emniyet derhal arşivlerine sahip çıkmalı”
“Bir konuda Emniyet’in hemen dikkatlerini çekiyorum. Derhal arşivlerine sahip çıksınlar. Adnan Oktar’ın şu anda dışarıdaki insanlarına yaptırtmaya çalışacağı bir numaralı hadise arşivleri yok etmeye çalışmaktır. O arşivlere sahip çıkılması lazım. Onun dışında bazı insanlar mutlaka konuşacaklardır; Ceylan Hanım’ın yaptığı gibi. Bu adam ortaya ne zaman çıktıysa, çıktığı zamandan beri herkes hakkında yalan-doğru, doğru-yalan belgelere imal ediyor veya belge tutuyor. Bu arşivleri şimdi yok etmeye çalışacaklardır. Çünkü Başkan’ı kastetmemekle beraber 2002’den beri AKP içerisindeki bazı insanları hedef alacak belgeler doğru veya yanlış ortaya çıkabilir. Bunlar doğruysa gereğini yapmak lazım. Yanlışsa da bunları ihmal ettiği için Adnan Oktar’a verilecek cezanın mahkemeler sonunda daha da artması lazım. Bunlar ortaya çıksın ki bugüne kadar sildirdiği insanlar, kendisinden rahatça şikayetçi olabilsinler. Yani size çok net söyleyim, pek tabi FETÖ’nün ahlaksızlıklarıyla, 15 Temmuz kalkışmasıyla karşılaştırılamaz ama onun hemen altındaki ve aynı melanetteki çetenin üzerine gidildi bugün. O bakımdan çok memnun oldum.”
Gazeteci Ruşen Çakır: “Adnan Oktar ile ilk röportaj yapan ve tanınmasını sağlayan bendim.”
Gazeteci Ruşen Çakır da ‘adını ağzıma almamaya bir nevi yemin etmiştim’ dediği Adnan Oktar’ın bu günlere nasıl geldiğini kendi medyascope kanalındaki programında şöyle anlattı:
“Aslında uzun bir süredir Adnan Oktar’ın adını ağzıma almamaya bir nevi yeminliydim. Özellikle son zamanlarda yabancı basının kendisine çok ilgisi var ve bu nedenle bana soruyorlar, onlara da konuşmayı kabul etmemiştim. Bu konuda konuşmak istemememin en büyük nedeni gazetecilik kariyerimin en büyük günahlarından birisidir diyelim. Tam 33 yıl önce, 1985’te Nokta dergisinde onunla ilk röportajı yapan ve kamuoyunda duyulmasına neden olan ilk kişi benim. Hakkında başka haberler de yazdım Nokta’da. Daha sonra onların komplolarına maruz kalan bir gazeteci oldum. Benim onunla konuşmamdan bir iki yıl önce faaliyete geçtiğini varsayarsak 35 yıllık Adnan Oktar’ın lideri olduğu bir hareket söz konusu. Daha önce de operasyon yapılmıştı ama mesela 1999’da Adnan Oktar ile birlikte birkaç kişiyle sınırlıydı. Şimdiki operasyon öncekilerle karşılaştırılmayacak büyüklükte. Şimdi belli ki, bütün bir yapıya yönelik, herkese yönelik çok ciddi bir operasyon söz konusu.
Nasıl bir hareketti bu, isterseniz sıfırdan başlayalım. Adnan Oktar ilk ortaya çıktığında İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenciydi ama okulu bırakmış gibiydi ve Tophane’de bir camiyi kendine merkez gibi alıp orada bir, kendi deyimiyle, tebliğ faaliyeti yürütüyordu. Nurculuktan etkilenmişe benziyordu ama esas olarak karizmatik bir din adamı, genç bir din adamı olarak sadece ve sadece zengin aile çocularına, yabancı dille eğitim yapan, kolejlerde okuyan çocuklara yönelik bir faaliyet yapıyordu. Mesela benim de mezun olduğum Galatasaray Lisesi, Alman Lisesi, Avusturya Lisesi, Saint Joseph gibi okullara yönelik, halka halka, kız ve erkeklerden oluşan, varlıklı ailelerin çocuklarından oluşan bir yapı oluşturuyordu. İstanbul Ortaköy’de annesi ile birlikte küçük bir apartman dairesinde yaşıyordu ve faaliyetleri cami ile kendi evinden yürütüyordu.
Kendisiyle, böyle faaliyetler yürüttüğü haberleri gelince Nokta dergisinden iki arkadaşımız mürid adayı olarak aralarına karıştı. Hatta onun faaliyetlerine katılarak gizlice ses kaydı yaptılar. Daha sonra tartıştık ve bunların yayınlanmasının doğru olmayacağı konusunda anlaştık. Daha sonra ben baya uğraşarak ve sonunda ‘Adnan Hoca’yı ikna ederek kendisiyle bir röportaj yaptım. Camide gençleri topladı ve kendisi fotoğrafta görünmedi. Tabi kendisinin bir fotoğrafını bir şekilde çekmiştik ve onu yayınlamıştık. Bizim yaptığımız kapak çok büyük olay yaratınca, daha önce gizli alınan ses kaydının yayınlanmasına karar verildi. Orada Adnan Oktar’ın Atatürk ve laiklik aleyhine sözleri vardı. Bunun üzerine kendisi kısa bir süre gözaltına alınıp bırakıldı. Ama meşhur oldu. Kendisinin zaten belli bir gücü vardı ve biz onu bu haberlerle meşhur ettik. Halka genişliyordu, 1985-86 döneminde diğer gazeteler de olayın üzerine atladı. Ve Adnan Oktar meşhur oldu.
“Gençlerin adı değiştiriliyordu; sosyetik isimler yerine İslami isimler”
Adnan Oktar o tarihte, zengin, üst ve orta sınıf çocuklarının adını değiştiriyordu. ‘Sosyetik isimli’ olanların adını ‘İslami isimlerle’ değiştiriyordu. Emine, Ali, Abdullah, Abdurrahman vs. Ve kızlar örtünüyordu.
Operasyon olup Adnan Hoca (gözaltından) çıktıktan sonra kızlar açıldı ve gençler kendi gerçek adlarını kullandı. Ve bu çizgiyi de bozmadılar. Bir süre sonra Adnan Oktar Atatürkçülüğünü ilan etti. Anıtkabir’e gitti, çelenk koyarken fotoğrafını koydu. Bu arada ‘Bilimsel Araştırma’ adlı bir vakıf kurdular. O vakıf daha çok bilimsel araştırma adı altında Batı’da çıkmış olan bir takım Evrim Teorisi alehtarı metinleri çevirerek, bol resimli yayınlar yaptılar.Bunların büyük kısmı ‘Harun Yahya’ imzasıyla yayımlandı. ‘Harun Yahya’ Adnan Oktar’ın kendisiydi. Ama Oktar bunları kendisi yazmıyordu, yabancı dil bilen gençler çevirip derliyorlardı ve bunlar Harun Yahya ismiyle yayımlanıyordu. Darwinizme karşı mücadele, siyonizme karşı mücadele, masonluğa karşı mücadele, komplolara karşı mücadele, komünizme karşı mücadele gibi bir iddiaları vardı. Bir taraftan da Atatürkçülük iddiaları ile baya bir yol aldılar.
“Erdoğan’ın belediye başkanlığı kampanyasına destek verdiler”
1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde yaptığı ilk basın toplantısında arkasında Adnan Hoca’nın müridlerinden bir iki tane genç vardı. Çünkü o kampanyada aktif bir şekilde, imkanlarını da katarak Erdoğan’a destek vermişlerdi. Daha sonra yapılan 1995 seçimlerinde de Refah Partisi’ne destek vermişlerdi. Hatta o tarihte, seçim gecesi Show Tv’de yapılan bir canlı yayında, ben de canlı yayının konuğuydum, merhum Aydın Menderes Refah Partisi’nden seçilmişti. Canlı yayına bağlanmıştı ve yanında birkaç genç vardı. Ben bu gençleri hatırlayamadım ama Show Tv’nin o tarihte sahibi olan Erol Aksoy yayın arasında, onların Adnan Hoca’nın önde gelen iki müridlerinden olduğunu söyledi. Daha sonra ben canlı yayında Aydın Menderes’e bunu söyledim.
Refah Partisi’ne ciddi yatırımlar yapmışlardı ve daha sonra karşılığını almayı umuyorlardı ama sonradan işler karıştı. O tarihte bana karşı ciddi operasyon yaptılar. İnternet yoktu ve faksla, montajladıkları dokümanları her yere yolluyorlardı. Altına da ‘şuralara yollanmıştır’ diye çok uzun bir liste koyuyorlardı. Benim de dahil olduğum pek çok gazeteciye yönelik bu tarz dezenformasyon yürüttüler. Sürekli olarak şantaj iddiaları ortaya çıktı. O dönemde pek de bulunmayan gizli kameralarla, kravata takılan kameralarla bir takım insanları tuzağa düşürdükleri gibi iddialar vardı.
1999’da Saadettin Tantan’ın olduğu dönemde büyük bir operasyon oldu ve Adnan Oktar içeri girdi. Bu tarihte belli bir durulma yaşandı. İddialar görünmez oldu ama varlığını sürdürdü.
“Cinselliğin ön planda olduğu bir yapı”
Ta başından beri cinselliğin çok fazla kullanıldığı bir yapı bu. İnsan kazanma noktasında hem erkeklerin hem kadınların kullanıldığı bir yapıydı. Ki televizyon yayınlarına geçtikten sonra bunu çok açık şekilde gördük. Esas olarak kadınları ama belli ölçüde erkekleri ve onların cinselliğini kullanarak yaptıkları bir şey.
Adnan Oktar mehdilik iddiasında olan birisi ve buna inanan insanlar olabiliyor. Ve bunu yaparken de bir sistem oturtmuş durumda. Ve büyük iddialara sahip biri. Büyük düşmanlar ve büyük müttefikler benimsiyor. Yahudilik Masonluktu ama bu konuda da geri adım attı. Hatta kendisinin Mason olduğu yolunda bir takım açıklamalar kendi kaynaklarından çıktı.
“Adnan Oktar’ı en iyi özetleyen şey: 180 derece döner”
Adnan Oktar’ı en iyi özetleyen şey; Neonazi kaynaklardan derlenen ‘Soykırım Yalanı’ adlı kitap yayımlamışlardı. Daha sonra kendilerini yeniledikleri anda aynı yapı ‘Soykırım Gerçeği’ kitabı çıkardı. Böyle 180 derece dönen bir yapı. Şimdi de kendilerine yapılan operasyonu İngiliz derin devlet operasyonu diye niteliyorlar.
Belli ki Erdoğan iktidarı, bunların artık çok sorun çıkardığına hükmetmiş. Ancak yapının öne çıkardığı husus şu; “Biz vallahi de billahi de Erdoğan’ı destekledik, 15 Temmuz’da yanında durduk. Aynı zamanda Atatürkçüyüz, aynı zamanda PKK düşmanıyız. PKK, DAEŞ, FETÖ bizi öldürmek istiyor.” şeklinde bir dille kendilerini aklamaya çalışıyorlar, şeffaf olduklarını söylüyorlar. Halbuki şeffaf olmadıkları başından beri belli.
Operasyonun ilk bulgularına baktığımız zaman da böyle bir dini iddialı hareketle ne derece bağdaşacağı şüpheli bir takım silahlar felan var. Bu hareket islami bir hareket değil. Zaten yabancı medyada Adnan Oktar’dan televizyon üzerinden vaaz veren bir takım dini şahsiyetlere benzetiyorlar.”