AFRİKA-AYVALIK-İZMİR: 5
Ayvalıklı mermer ustası, köklerini araştıran adam Mustafa Olpak’ın yaşamı ve 63 yıllık ömrüne sığdırdığı, acıyla yoğrulmuş, son derece güç yaşam koşulları altında gerçekleştirdiği faaliyetlerini, kurduğu ve başkanlığını yaptığı Afro-Türk derneğini, Afrikalı kölelerin bu ülkedeki yaşamlarını konu aldığımız dizi yazımıza bugün ”Godya”lardan ve ömrü boyunca hiç yıkanmamış bir adamdan söz edeceğiz. Hiç yıkanmamış deyince dudak büktüğünüzü anlıyorum ama nedenine geldiğimizde içinizin acıyla burkulacağından da eminim.
Meslek kuruluşlarının ve aynı amacı güden kişilerin bir araya gelmesiyle meslek odalarının ve derneklerin kurulduklarını biliriz. Ülkemizde bu tip odaların, derneklerin sayısı hakkında bilgimiz olmadığı gibi konumuz da değil. Burada sözünü etmek istediğimiz aynı amaçlı kişilerin tarih boyunca da bir araya geldikleri. Osmanlı’da da bu tarz kuruluşlar vardı. Bunlardan birisi de ”Godya”lardı.
Nedir Godya? Afrika’dan kaçırıp getirilen siyah köle kadınların oluşturduğu birlik. Bu birliğin ortaya çıkmasını Mustafa Olpak’a borçluyuz. Olpak yaptığı araştırmalar sonunda Osmanlı’da böyle bir birliğin kurulmuş olduğunu ortaya çıkarır. O kadar ki, kendi ninesi de bu birliğe üyedir. Birlik gizli bir örgüt olmayıp tümüyle yasaldır. Birliğe neden ”Godya” adının verildiğini Afrikalı siyah köle kadınların kendilerini ”Godya” olarak tanımlamalarıyla anlıyoruz. Birliğin statüsünü ise bir tür yardımlaşma olarak niteleyebiliriz. Bugün de aynı amacı taşıyan binlerce birlik, dernek var. Filanca ilin ilçesinin köyü yardımlaşma ve dayanışma derneği diye çok sayıda kuruluş görüyoruz. Godya’ların da amacı günümüzün bu derneklerinden daha farklı değildi. Bu birliğin amacı, Afrikadan köle olarak getirildikten, birbirlerinden kopartıldıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan kölelerin izini sürmek, kimliklerini belirlemek ve hala yaşıyorsa yakınlarının, akrabalarının nerede olduklarını bulmaktı. Bu sayede çok sayıda insanın akrabalarını bulduklarını Mustafa Olpak’ın yaptığı çalışmalardan anlıyoruz.
Önceki bölümlerimizi izleyenler iki kardeşin besleme oldukları ayrı ayrı evlerde birbirlerini bulmalarının acıklı öyküsünü anlatmıştık.
”Godya”nın işlevi bununla bitmiyordu. Yaşlı ve hasta kölelerin ölümlerine kadar bakımlarını yapmak bu birliğin amaçları arasındaydı. Bir önceki yazımızda kölelikte azad etme konusunun var olduğunu ancak azad edilen kölelerin tümüyle yalnız ve kimliksiz olduklarından söz etmiştik. Çünkü azad edildiği güne kadar başka bir yaşamı olmayan köle, yeni yaşamına uyum sağlamakta birçok güçlük yaşıyordu. Genellikle azad edilen kölelerin yaşlı ve hasta olduklarını düşünürsek burada hayatta kalabilme çabalarının öne çıktığını anlamaktayız. Mustafa Olpak’ın dedesi ”korsan” lakabıyla anılan Ahmet de Girit’te bir Osmanlı ailesinin kölesiyken, çiftlikte işlerin yolunda gitmemesi sonucu ailesiyle birlikte azad edilmiş ancak yapacak başka hiçbir iş bilmediğinden bir süre daha çiftlikte kalmışlardı. 2. Abdulhamit döneminde azad edilen kölelerin istismar edilmemesi için yasa çıkarıldığını, azadllık kölelerin koruma altına alındığına değinmiştik. Azad edildikten sonra kimlik sorunu yaşayan, aç kalma tehlikesinde olan bu kölelere ”Godya” sahip çıkıyordu. ”Godya”nın bir amacının da bu olduğunu söyleyelim.
Peki, ”Godya”nın anlamı ne? Yani, kelime olarak Türkçe bir karşılığı var mı? Bunu araştırırken karşımıza ”Dana Bayramı” çıktı. Dana Bayramı’na daha sonra geleceğimiz için şimdilik değinmiyoruz. Baharın gelişi bazı etkinliklerle kutlanır. Yıllardır Mayıs’ın birinci günü resmi anlamda ”Bahar Bayramı” diye kutlanır. Bizler de çocukken her 1 Mayıs’ı Bahar Bayramı olarak kutlardık. Sonraları bu tarihin İşçi Bayramı olduğunu öğrendik ve artık Bahar Bayramı özelliğini yitirmiş oldu. Bir başkası da Hıdırellez’dir. Hızır ve İlyas Peygamber’lerin buluşmasını ve yazın gelişini müjdelemesi ile 5-6 mayıs tarihlerinde kutlanır. İyileri ödüllendirip, kötülerin cezalandırıldığına, zorluklarda yardımcı olunacağına ve bolluğa kavuşturulacağına inanılır; ateşin üstünden atlamak gibi etkinlikler yapılır.Afrikalılar da baharı karşılamak için ‘Dana Bayramı’ yaparlar. Bu. etkinliği yöneten ruhani lidere de Godya derler. Dana Bayramı Mustafa Olpak’ın katkılarıyla yeniden başta İzmir olmak üzere birçok yerde kutlanmaya başlanmıştır.
Yazımızın başında ömrü boyunca hiç yıkanmayan adamdan söz etmiştik. Mustafa Olpak’ın kendi anlatımıyla sunalım: ” Korsan Ahmet, Tete (Rumca Teyze demektir) Nuriye, kızları Zeynep Teyze ile Nuriye Teyze ve bir bakıma annem Kemale, kendilerinin çizmediği bir yolda ilerlediler hayat boyu. Kaderlerini kendileri yazmamışlardı. Köle olmak onların suçu değildi. Efendilerinin evinden başka bir yer bilmediler uzun yıllar. Bu yüzden o evde durmak için çırpınıp durdular.
Efendileri onların hayatlarıydı. Hep de öyle oldu. Özgür kaldıktan sonra bile eski efendilerine dua edip durdular. Hiçbir zaman efendileri hakkında olumsuz bir cümle sarf etmediler. Hayatlarının önemlice bir bölümünü, en azından gençliklerini, tazeliklerini, heyecanlarını çalan bu insanlara hiç tepki göstermediler. Bir kerecik bile.
Ama hayatları boyunca, ta çocukluklarından, gençliklerinden üzerlerine sinen ürkekliği de hiç atamadılar. Hep bir tedirginlik içinde, hep korkuyla yaşadılar. Özellikle dedem… Sanki birileri onu yine kafese kapatacakmış gibi, köşe bucak kaçtı insanlardan. Hiç yıkanmadığını söyledi teyzemler. Damgasının görülmesini istemiyordu çünkü. O damgadan utanıyordu. Çünkü o damgadan bir kendinde vardı, bir Tete’de bir de hayvanlarda…”
”O damgadan bir kendinde vardı, bir Tete’de bir de hayvanlarda…” Sözün bittiği yer burası olsa gerek… İnsanları hayvanlar gibi damgalamak! Hangi vicdanla açıklanabilir bu? Ve bir insan! Tek farkı renginin siyah olması! Suçu bu. Damgalanması bu yüzden. Tıpkı bir hayvanı damgalamak gibi. Ve bu insan ömrü boyunca hiç yıkanmıyor. Damgası görünmesin diye. Utanıyor o damgadan. Utanıyor, çünkü o insan. Damgalayan? Asıl utanması gereken kim? Damgalayan. Ne uğruna damgalanmış bu insanlar? Para için, ticaret için. Hangi para insan onurundan daha değerli olabilir?
(Devam edecek)