BİR MASALMIŞ BİR GERÇEK
Kadıköy’de el arabasıyla kitap satanlarla karşılatınız mı hiç? Karşılaştıysanız durun ve kitapları inceleyin bazen çok değerli kitapları bulabiliyorsunuz. Bazen de sizi alıp taa yıllar öncesine götüren masallarla tesadüf edebiliyorsunuz. Biz neredeyse karşılaştığımız her eski kitap satan seyyar tezgahlara bakarız. Mutlaka karıştırırız şimdiye kadar yapmayanlar çok şey kaybetmiş diyebilirim.
Bu hafta sonu da yine ara sokaklarda el tezgahıyla dolaşan eski kitapçıya rastlayınca, pamuk şekerci gören çocuklar gibi iştahla gittik başına. Yıllar önce okuduğum, hatta radyo programlarında da seslendirdiğim ve defalarca bir daha bir daha okutan dinleyicilerin de çok sevdiği, insanın içinde tuhaf bir burukluk bırakan Samed Behrengi’nin Bir Şeftali Bin Şeftali’sini buldum bu kez.
Kitabı elimize aldık sayfalarını okşadık, çok eski bir arkadaşla karşılaşmışız gibi gözlerimiz doldu. Halbuki kütüphanemizde Samed Behrengi serisi dizili duruyor. Ama 1975 basımı yoktu. Behrengi öldürüldükten 8 yıl sonra basılmış.
Behrengi masallarıyla henüz tanışmamış talihsiz insanlar varsa mutlaka Bir Şeftali Bin Şeftali ile başlamalı. Evet, Küçük Kara Balık tüm dünyada daha çok tanınıyor ama Mehmet ve Ali beni çok derin etkiliyor.
Kitabı anlatmayacağım sizlere, ama konudan bahsedebilirim. Masalı bize şeftali ağacı anlatıyor. Evet evet bu kez bir ağacın masalını değil, bir ağaçtan çocukların masalını okuyoruz. Mehmet ve Ali’nin yoksulluğunu, onu ne kadar özenle bulup yetiştirmeye çalıştıklarını ve tabi ağayı, bahçıvanı da araya sıkıştırıyor…
Dilerim bir an evvel kitap elinize geçer ve siz de benim gibi okuduktan sonra doğaya, ağaca, börtü böceğe hak ettiği saygıyı gösterebilirsiniz. Yediğiniz meyvelerin çekirdeklerini çöpe atmak bile haksızlık olarak gelecek sizlere.
Siz de yeterince bakarsanız çok değerli kitapları bulabilirsiniz hiç ummadığınız yerlerde.