‘Cinsiyetçi dil’ diye bir şey duydunuz mu?
Aleviler kadar bilimi takdir eden, bilimsel bilgiye önem veren, bilim yolunda ilerleyen başka bir toplum bulamazsınız.
Öyle ki bilim insanları (bilim adamı değil, tekrar yazayım bilim ADAMı değil, bilim insanı) bile Aleviler kadar bilime aşkla bağlı değiller.
Herhangi bir Alevi konuştuğunda ağzını bilime verilen önemle açar, yine öyle kapatır. Çatalhöyük’teki eşitlikçi toplum, Göbeklitepe, Sümerler, neolitik toplumlar, avcı toplayıcı toplumlar Alevilerin sular seller gibi bildiği konulardır. Öyle ki arkeoloji, antropoloji, prehistorya, hele hele sosyoloji bilimini adeta yemiş yutmuştur Aleviler (ve Kürtler).
İzliyorsunuzdur, televizyonlarda mikrofonu alan yobazlıktan, gericilikten kurtulmanın yolu olarak bilimi gösterir. Bilimin öneminden bahseder. Bilimin izinden gitmekten bahseder.
Bunca bilim aşkına rağmen Alevilerin iki kusurcuğu var.
Biri; bilimsel ya da değil okumuyorlar. Buna rağmen “Nasıl bu kadar bilimseller?” sorusunu sosyolojiye havale ediyorum.
İkincisi; bilim dünyasındaki cinsiyetçilikle mücadeleden bihaberler.
Kanımca Aleviler en büyük takiyeyi kadın erkek eşitliği konusunda yapar. Üstelik kadın erkek eşitliği konusundaki takiyeyi devlete, iktidara karşı bile değil, kendi inançları olan Aleviliğe karşı yaparlar.
Çünkü Alevilikte eşitlik var, Alevilerde yok.
Televizyonlarda boy gösterenlerin çoğu erkek. Toplantılar yapılıyor, toplantıların görsellerine bakın tek tük kadın göreceksiniz.
Daha dün Köln’de yapılan Dersimliler toplantısında röportaj yapılanların tamamı erkekti. Kameraya yansıyan toplu görüntüdekilerin de hepsi erkek. Üstelik bu kurumlar Dersim’i temsil ettiklerini iddia ediyorlar. Öyle ya, Dersim sadece erkeklerden oluşan bir kent.
E zaten “Bizde kadın yok ki!!”
Bilim dünyası son çeyrek yüzyılda cinsiyetçilikle mücadeleyi açıkça ve yükselterek yapmakta. Cinsiyetçi bilgi üretimini kabul etmemekte. Bilimsel araştırmalarda feminist yöntemler kabul görmekte.
Bilim dünyası cinsiyetçi bilim dilini artık kabul etmiyor.
Peki, bilimle bu kadar haşır neşir olan Alevilerin ne kadarı bu gelişmelerden haberdar? Kaç Alevi araştırmacısı, yazarı kendisini cinsiyetçi dilden arındırdı?
Başta feminist mücadele olmak üzere, yanı sıra kadın mücadelesi sokakta, siyasette, bilimde, okulda, sanatta erkek egemenliğine karşı çok fazla alan kazandı. Çok fazla değişikliğe neden oldu.
Dilinden bilimi düşürmeyen Alevilerin bunlardan ne kadar haberi var? Cinsiyetçi dile karşı Aleviler kendilerini değiştiriyor mu?
Hürriyet Gazetesi bile kendisini kısmen değiştirdi bu konuda.
Alevilere gelince. Hala birçok Dede, Ana, Alevi politikacılar, okur-yazar kesimin çok önemli bir kısmı bırakın kendisini değiştirmeyi, cinsiyetçi dil nedir daha onu bilmiyor.
İnsan hayret ediyor, bu nasıl olabilir diye?
Ama oluyor.
Hem de Türkiye gibi dünyanın en güçlü feminist hareketlerinden birinin olduğu ülkede yaşanıyor bunlar.
Çok sayıda feminist bilim insanının olduğu, üretimde bulunduğu ülkede oluyor bunlar.
Üstelik Alevilik gibi kadıncıl bir inanca mensup olanlar tarafından bilinmiyor, görmezden geliniyor cinsiyetçi dille mücadele ve kadınların kazanımları.
Çelişkiyse bundan alası can sağlığı.
Lafta değil gerçekten bilimi takip etmezsen, devrimci hareketlerin dışında kendi dünyana kapanmış, değişimden uzak, kendinden sonsuz memnun bir kısır döngü içinde yaşarsan, ülkedeki siyasal değişimlerden kendini özenle “korursan” olacağı budur.
Son yıllardaki 8 Mart gece yürüyüşlerinde sırf İstanbul’da 50 binden fazla kadının neden yürüdüğünü, kadınların sadece iktidardan değil, toplumun tüm kesimlerinden talepleri olduğunu, en baş talebinse cinsiyetçilikle mücadele olduğunu bilmezsin, görmezsin.
Onu görecek göz yok çünkü.
Gören göz değişmek zorunda kalır, bu zahmet demek.
Ne gerek var, nasılsa böyle de dönüyor çark. Sorarlarsa “Bizde zaten kadın erkek eşit” dersin, üstüne “Bizde kadın erkek yok, can var” diye de ekledin mi… Ohh mis.
Bilimsellikten vazgeçmeyen, bilimle yatıp bilimle kalkan Alevi toplumu tanrıçaları, Göbeklitepe’yi, Çatalhöyük’ü bir süreliğine unutsa ve kendinin şu günkü haline baksa sizce de daha faydalı olmaz mı?
Gülfer AKKAYA