Gelişmekte olan ülkeyiz!
Bu hallere düşmemizden hükümet sorumlu elbet ama iş dünyasının hiç mi suçu yok?
Tam 23 yıldır ekonomi ile ilgili binlerce röportaj, yüzlerce konferans/panel dinledim. Ama hala herkesin Türkiye’nin kişi basına düşen tüketim oranlarını Avrupa ortalamaları ile karşılaştırıp, geniş bir pazar olmamızdan dem vurup daha kazanacak çok para olduğuna vurgu yapmalarını anlayamıyorum.
Gelişmişliği kişi başına düşen kitaba/gazeteye, doktora hatta diş macununa değil de kullandığın elektriğe, bindiğin arabaya, akıllı telefona bağlayan bu kişilerin, kişi başına düşen tüketim yerine kişi başına düşen üretime odaklanmalarını dilerdim.
Belki o zaman doğru düzgün eğitim verecek okullar açıp gençleri LGS, YGS, OGS, HGS’lerde telef olmaktan kurtarırlardı.
80 milyon nüfusun, 26 milyon çalışanın 6.5 milyonunun asgari ücretli olduğu bir ülkede tüketimi arttırabilmenin tek yolunun üretimi arttırmak olduğunu bilmek için profesör olmak gerekmiyor. Zaten, sen ilkokulda dişlerini fırçalama eğitimini veremedikten sonra koca danaları emniyet şeridinden vazgeçiremedikten sonra, turisti tecavüz adayı görmeyi engelleyemedikten sonra kişi başına geliri 20 bin dolara çıkartsan ne olur?
Klasik olacak ama her şeyi hep devletten beklemeseydiniz sayın patronlar.
Tüketimi bile iletişim teknolojilerine dayalı iş modelleri ile şekillendirmekten öteye gidemeyen bu zihniyet, bir ülkenin üretimini de sadece sanayi ve hizmet sektörüyle sınırlandıyor.
Dijitalleşme konulu her toplantıda, her röportajda sanki İphone’u, Uber’i falan kendileri bulmuş gibi övüp, trendlere ayak uyduramayan markalar olarak Kodak ve Nokia’yı yermelerini de anlayamıyorum. Bunları söyleyenler de cirosu 3-5 milyon dolardan aşağı startuplara yatırım yapmayan, Uber’in, Facebook’un kuruluş hikayelerini unutan sözde “melek” yatırımcılar.
Kendileri, Türkiye’nin tüketiciden değil de sermayeden yana korumacı ikliminde büyüyüp serpildiğinden, övmekte ve yermekte çok cesur; risk almakta pek zayıflar.
Ve daha önemlisi bu dijital dönüşümden anladıkları tek şey, üretim odaklılık değil de kişisel verileri işleyip tüketiciye daha çabuk nasıl ulaşırım derdi..
Üretim odaklı tek düşünceleri ise, dijitalleşme ile tasarruf edecekleri iş gücü maliyeti. Ürettiklerini de robotlara satarlar artık.
Bir ülkenin en önemli üretimi insan kaynağıdır ve bu sadece beyaz yakalı müdürler ceo’lar ya da “garaj” buluşlu üniversiteliler de değildir. Sporcusu, müzisyeni, sanatçısı, modacısı, profesörü hatta aşçısıdır.
PR amaçlı yaptıkları dışında bu alanlara ücretsiz eğitim yatırımı yapmayanlar, başarıyı teşvik etmek yerine başarıları ödüllendirmekten öteye gidemediler 80 yıldır. Ama sorarsan, elektrikli arabayı yapan, 4G teknolojisini geliştiren, nano robotları üreten, kablosuz elektriği iletenler hep başkası ama gelişmekte olan ülke biziz. Nasıl gelişiyorsak?
Gökhan ÇELEBİ