Gerdirilmiş uvertürün ‘sanatçı’ duyarlılığı
Aşırı sağın eğer ki bir de din bezirganlığı ön plandaysa, siyasi açıdan ideolojik hegemonya kurması oldukça zor olur. Diyebilirsiniz ki; “Zaten ırkçılık ve din sömürüsüyle durumu idare ediyor, ne gerek var ki uğraşmasına?” Öyle değil, zira uzun süre iktidarda kalmışsa ve artık AKP gibi kitle partisi olma hedefini korumaya çalışıyorsa, bu yetmez. Oylar zaman içinde erir, hile hurda bile yetmez olur. Zaten yetmedi ki, AKP şimdiki başkanının geçmişte ‘mankurt’ diye yaftaladığı ırk temelli milliyetçiliğe sarılmak zorunda kaldı. Yine yetmedi, bu kez de ‘Batı özentisi’ diye tanımladığı Atatürkçülük’ü kullanmakta beis görmedi. Bir yandan Rusçu, Avrasyacı öte yandan Batı emperyalizmine göz kırpan dış politika da ayrı bir garabet…
Ama artık bu da yetmiyor. Özellikle Cemaat’ten devşirdiği kadroları çıkar hesapları nedeniyle ‘vatan haini’ ilan ettikten sonra çok ciddi bir kadro sıkıntısı yaşayan AKP, gündem belirlemek için bir kendileri açısından süper karizmatik (karşı cenah içinse her türlü kötülüğün simgesi) genel başkanlarıyla durumu kurtarmaya çalışırken, öte yandan da Diyanet, tarikatlar ve bir grup düşkün şarkıcı, oyuncuya muhtaç… Özellikle tarikatların süzme gericiliği ve akıl yoksunluğuyla düşkün şov dünyasının ahlaki yalamalarının ittifakı, müthiş yoz, mide bulandırıcı bir bileşim olarak karşımızda…
Tarikatlar yolunu bulurken…
Tarikatlar, takkeli, cüppeli, paragözlerin zırvalarıyla iktidarın çanağından ziftlenmek için pay kapma savaşına gireli ve birbirlerine her türlü hakareti eder olalı bayağı oldu, bu artarak sürecek ve bir gün birbirlerinin kafasını kıracak raddeye gelecekler. Bu bizi bozmaz! Bunu zaten AKP-Cemaat savaşında izlemiştik, yani çok şaşırtıcı olmayacak. O yüzden sallayalım gitsin, kendi çöplüklerinde birbirlerini yesinler.
Tarikat ilişkileri mide bulandırıcı ancak hiçbir şey şu uvertürler, şu inleyen nameler arabeskçileri, şu odundan beter oyunculuk performansı sergileyen oyunculardan daha tiksindirici olamaz. Sadece görüntüleri bile milyonlarca insanda mide bulantısına sebep olan bu güruh, ağzını açıp hele de politika üzerine ahkam kesmeye kalktı mı, artık dayanılmaz oluyor. Şu sıralar, bir bukalemunu bile kıskandıracak kadar hızla renk değiştirebilen, zerre bilgi birikimi, üç kuruş haysiyeti olmayan bu tipler, sırf biraz daha gündemde kalabilmek için siyasi demeçler verir oldu.
Tabii ki bu yozluğu desteklesinler
Bir siyasi hareketi destekliyor olmak bir suç değil tabii ki… İsterse en rezilinden insanlık düşmanı olsun… Kendi meşreplerine en uygun olanı desteklemelerinden daha doğalı yok. Ve iyi ki de mesela demokrasi yanlısı, özgürlükçü, yurtsever bir hareketi desteklemiyorlar da, bu iktidarı destekliyorlar. Zira bunların desteklediği bir hareket içinde yer alıyor olmak, bir demokrat, bir yurtsever, hatta bir insan için olsa olsa kendini sorgulama vesilesi olurdu. Yani hiçbir şekilde bunlara, cumhurbaşkanlığı sarayında poz vermeleri konusunda bir eleştiri yapmanın anlamı da yok, gereği de… Afrin’e o çalgılı çengili yolculuğa gelince, o da şaşırtıcı değil, zira bunların vatan sevgisi, belediye etkinliğinde sahne alıp, halkın parasını cukkalamaktan bir fark taşımadığı, yani bir show business olduğu için de onlara çok ama çok yakışıyor.
Pespayeliğin propogandası
Kimisi Nuh nebiden kalma, liftingden, silikondan, estetik cerrahiden gerile gerile amorflaşmış, kimisi TV’lerde en pespaye programlarla heybelerini dolduran, toplumun yozlaşmasına büyük katkı vermiş bu ‘cıfıt çarşısının sanatçıları’na her türlü desteği vermek tabii ki de bu yoz, gerici iktidarın boynunun borcu, zira eğer bu yozlaşma olmasaydı, bu lümpenleşme varoşları ve Anadolu kasabalarını ekranlar sayesinde esir almasaydı, AKP’nin alacağı oy yarı yarıya az olurdu. Çünkü haber programlarında zeka özürlü, cıvık, bilimsel ahlaktan yoksun akademisyenlerle her kaba uyan denizanası kıvamındaki mesleki ahlaktan bihaber sözde gazetecilerin yaktığı beyinler yetmiyor artık. Öylesine hava kaçıran bir iktidara, hava kaçırmakta sınır tanımayan sanatçılar da bu sebeple şart oldu.
Sağ iktidarların ‘ucuzluğu’
Türkiye’deki sağ iktidarların bu uvertürleri, dizilerin beceriksiz oyuncularını sevmesi hiç boşuna değil. Turgut Özal’dan itibaren siyaseti lümpenleştirerek oy devşirmenin nasıl bir kolaylık olduğunu kavradı, bu ülkenin her türlü sağ siyasetçisi… Şimdi de bugüne kadar görülmemiş bir şekilde arpalayarak onlardan azami faydayı sağlama peşindeler. Bir ölçüde sağladıkları da yadsınamaz. Zira canı sıkkın ev kadınından üç kuruş emekli maaşıyla ‘hoşça ve boşça’ vakit geçiren emeklisine, iş bulamayan öğretmeninden eş bekleyen yaşı geçmişine, bizim emeğimizden alınan vergilerle ‘otomobil kredisi alma düşleri’yle işini yapmayan devlet memuruna, işsizlik maaşını ve sosyal yardımları iş bulmaya tercih eden asalağına, kültürel besinlerini işte bu zehir yüklü GDO’lu ‘sanatçılar’ın rezillikleriyle sağlayan milyonlarcalık bir oy deposu var. Ve bu GDO’lu besinleri tüketmek çok kolay, kumandanın tek tuşunda…
Jilet sektörünün sevgilileri
Bence özellikle şu arabeskçi tayfasına ayrıca bonus verilmeli… Hani şu özgürlüklerin nasıl kısıtlandığına bir türlü ikna olmayan, çayırda meleşir kuzularla rakı içen bir tip, bir de kendini bu ülkenin aptal solcumsu liberalimsi ne idüğü belirsiz, iki kitabı geriden okumuş Perihan Mağden ve onun suyunun suya köşe yazarlarına ‘kompozitör olacak adam’ diye kakalayan fantezi şeysi gibilere… Bu ağlak zırlak, uluyarak, titreyerek, salya sümük şarkı söyleyenler, 45’likler çağından bugüne kadar gariban gençleri esrar ve jilet bağımlısı kılabilmişti, hala bu düzene hizmet etmeyi sürdürüyorlar İşte bunlar. kesinlikle bu yozlaşmış sistemin en yoz sürümü bugünkü iktidar tarafından ‘ordinaryüs devlet sanatçısı’ yapılmalı, her türlü dandik festivalde, belediye etkinliğinde yer verilmesinin yanı sıra altı haneli emekli maaşıyla çöplenmeli…
Kese havadayken kapabilme yeteneği
Zira şimdi Türkçe pop diye kakalanan berbatlığa da feyz veren işte bunlar… Yani sürdürülebilirliğin rezilliğin kralları… Gerçekten de bu ‘sanatçılar’ geleneksel kültürün bir damarını sürdüren, geleneksel-muhafazakarlar!.. Hem de sadece bu topraklarda değil, tarih boyu her yerde oluşmuş bir mirasın varisleri… Osmanlı’nın padişah dalkavuklarından Batı saraylarının soytarılarına bir kültürel geleneğin temsilcileri… Kese havayı atıldı mı, birbirlerini tekmeleyerek havaya sıçrayan cinsinden…
Süleyman KARAN