Oyuncu ve yazar Orhan Aydın Tele 1 ekranlarında yayımlanan Pusula adlı programın konuğu oldu. Gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulunan Orhan Aydın: “Hürriyet’e yapılan operasyonun danışıklı dövüş olduğunu düşünüyorum.” açıklamasında bulundu.
Orhan Aydın, Pusula adlı programda ‘Hürriyet operasyonu’ndan, Türkiye-Suriye-İran ilişkilerine; referandumdan komünizme pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Hükümetin sürekli mağduriyet devşirmeye çalıştığını söyleyen Aydın, Erdoğan’ın meydanlarda daha da sertleşeceğini söyleyerek “Cumhurbaşkanının tekrara girdiğini düşünüyorum.” dedi. ‘Hürriyet Operasyonu’na da değinen Aydın, bu operasyonun danışıklı dövüş olarak kurgulandığı iddiasında bulundu.
Orhan Aydın’ın konuşmalarından satır başları:
Ismarlama bir haber
Hande Fırat’ı kahramanlaştırdınız, plaket verdiğiniz, Ankara temsilcisi haline getirdiniz… Peki şimdi ne oldu. Ismarlama bir haber ve yeni mağduriyet politikası, kirli oyunlar oynanıyor maalesef.
Bu akşamki toplantı nereye savrulacağımızı gösterecek. Cumhurbaşkanının daha da sertleşeceğini düşünüyorum.
Bunun bir kurgu olduğunu bir kumpas ile algı operasyonu olduğunu düşünüyorum. Bu akşamki toplantıdan sonra ne olduğunun çözülmeye başlayacağını düşünüyorum.
Barzani’nin Gelmesi:
Hem İstanbul’da hem Ankara’da Kürdistan Özerk Yönetimi’nin bayrağının çekilmesi ve en üst düzeyde karşılanmasına değinen Aydın, “Kürt halkı bunu yanlış algılamasınlar, onlar Çerkezler gibi, Lazlar gibi, Abhazlar gibi bu ülkenin hep birlikte yaşamış ve etle kemik gibi karışmış halklarından biridir. Ama burada uluslararası bir tezgah var. Yakın zamanda daha CIA Başkanı Türkiye’ye geldi gitti. Bu kurgular o zaman değişti. Bazı çeviriler okudum. Başka tezgahlar var. Suriye meselesinden hareketle, şimdi bir de biliyorsunuz kızışan bir durum var. İran meselesi var gündemde… Eğer önümüzdeki günlerde Suriye meselesinden sonra bir İran çekişmesi sürecekse Barzani’nin elinde tuttuğu bayrak aslında bir Amerika bayrağıdır. Ve o bayrağa sahip çıkan bir Türkiye Cumhuriyet’i olduğu sürece kaybederiz. Yeni bir savaş demektir bu. İran da kolay kolay teslim olacak bir ülke değildir.
İran- Türkiye ilişkileri
Muhtemel bir Türkiye İran savaşında İran küçümsenecek bir aktör değil. Arkasında Rusya var, Çin var. Suriye’de bugün yazılanlarda diyor ki, eğer bir İran Türkiye savaşı çıkarsa biz İran’ın yanında yer alırız.
Doğu ve Güneydoğu hakkında
“Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da insanların oy kullanmasını da engelleyecek bir durum çıktı .Başka kentlere göç edince seçmen sayıları düştü. Seçmen sayılarının en çok düştüğü yerler Şırnak, Nusaybin, Yüksekova ve Sur… Bunlar oy kullanamayacaklar gibi bir durum çıktı ortaya. Zaten büyük çoğunluk HDP’ye oy verilmişti. Şimdi 400 bin kişinin oy verememe durumu çıktı ortaya. Zaten göç etme nedenleri kendileri de değil. Bu insanlar nasıl olacak da oy kullanacak? Ne diyorsunuz? Yani zorunlu boykot gibi bir şey oldu bu durum?” sorusuna karşın Aydın şöyle konuştu:
Ben geçmişi biraz anımsıyorum, 12 Eylül sürecinde de adına açık şekilde faşizm dediğim kesinlikle cinayet işlemekten , ülkenin ve insanlığın geleceğini katletmekten yargılanması gereken Kenan Evren’in oylanan anayasa ve referandum koşullarına baktım. Bilmiyorduk belki de, iletişim araçları günümüzdeki gibi değildi. Tek kanallı zamanlarda TRT ne veriyorsa onu doğru sayıyorduk. Sonra anladık ki oralara yapılan asker çıkarmaları, yığılan askeri yığınakların tamamı o anayasaya ‘Evet’ çıkması yönünde büyük bir baskı içinmiş. Şimdi farklı mı? Onlarca televizyon kanalı olmasına rağmen tek sesli bir koro, bölgeye televizyon giremiyor. Haber de alamıyorsun. Tüm dünya orda neler olduğunu biliyor. Başka ülkelerin vatandaşları benim vatandaşlarımın olmadığı kadar haberdar. Yani bunun 400 binle kalmayacağını ve daha da yükseleceğini düşünüyorum. Çünkü şöyle konuşmalar var. Önceki seçimde konuşulduğu gibi. Sandık birleştirme gündeme gelecek. Tek ilçeye bir sandık koyacak, ilçe ve köyleri o sandığa yönlendirecek. Arama noktalarından geçilecek. Mesela, Doğu ve Güneydoğu’da seçmen listelerinden haberdar mıyız? Haberimiz var mı? Yok yok, hiçbir bilgimiz yok. O bölgelerden hiçbir haber alamıyoruz. Antep, Kilis, Hatay’da çok sayıda Suriyeli var. Bu bir gerçek. Ve bunların oy kullanacağı, askılarda bile muhtarlıklarda bile isimlerinin olduğuna dair verilen bilgiler var, paylaşılıyor şimdi. Bu başlı başına bir insanlık ayıbı zaten.
Dereler, ormanlar, nehirler, kentler… Her şey yok oluyor. Birleşip tepki bile gösteremiyoruz.
Dolayısıyla ben bunların, büyük oyunun küçük parçaları diye düşünüyorum. Genelkurmay ve orduyla yapılan, 2 gündür ortada olan bu şeyin, Doğu ve Güneydoğu’daki meselenin bu oyunun bir parçası olduğunu ve giderek daha da yayılacağını düşünüyorum.
‘Hayır’cıları karalama kampanyası sürüyor
Yandaş medyada, Twitter’da yatıp kalkıyorlar ‘Hayır’cıların şiddet uyguladıklarını söylüyorlar. Kan dökülüyor ama hayır diyen yurttaşlar vuruluyor, bıçaklanıyor. Bugün Kocaeli Üniversitesi’nde yine gördük ki hayır kampanyası yürüten gençlere saldırdılar. Kocaeli Valisi’nin , Kocaeli Emniyet Müdürü’nün bu olanları seyretmesi başlı başına bir skandaldır. Aynı şey İstanbul Üniversitesi’nde yaşandı. Okulu basıp taşlı sopalı saldırdılar. Özgür düşüncenin olması gereken yerlerde, üniversitelerde saldırı oluyor.
OHAL faşizmdir. Devlet aynı devlet, geçmişte nasılsa hala aynı. Demokratikleşmeyi beceremedik bu anlamda.
‘Hayır’ kampanyaları engelleniyor, faşizan baskı artıyor
“Bütün sivil toplum örgütlerinin referandumla ilgili kampanya yürütmesi yasaklandı, bu nasıl oluyor? OHAL bu işte, OHAL bu! ‘Yetmez ama hayır’ afişi kaldırılıyor, gençler hayır kampanyasını polis çemberine alınarak yapıyor. Hayır üzerinde kurulan baskı daha faşizan hale geldi.
Komünizmi bu ülkenin gençlerine kötülemek için herkese aynı damgayı vurdular
Bütün dünyada komünistleri, devrimcileri, sosyalistleri, yurtseverleri bir araya gelir anlaşır bizim ülkemizde düşman ilan edilir. Adnan Menderes zamanından beri hep böyle, komünizm düşman.
Aydınlanmacı, çağdaş, eşitlikçi, uygar ve hepsi sosyal demokrat…katledildiler. Onların hepsine komünist damgası vurdular. Uğur Abi’ye de o damgayı vurdular, Ahmet Taner Kışlalı’ya da aynı damgayı vurdular, Bahriye Üçok’lara da aynı damgayı vurdular; Deniz Gezmiş’e de, Mahir’e de İbrahim Kaypakkaya’ya da, Yusuf’a da, Hüseyin’e de….Herkese aynı damgayı vurdular. Bu ülkenin gerçek yurtseverlerine, sosyalistlerine, devrimcilerine komünizmi bu ülkenin gençlerine kötülemek için aynı damgayı vurdular. Oysa komünizm başka bir aydınlık, başka bir uygarlık, konuşulması gereken, tartışılması gereken bir konuydu. Bütün dünyanın konuştuğunu biz konuşamıyoruz anlatabiliyor muyum?