Susarsan, gemi batarken kaptanı suçlamaya hakkın olmaz
Kanadalı yazar, şair ve söz yazarı Leonardo Norman Cohen’in bir açıklamasını, bir değerlendirmesini, sosyal medyada okuyunca ben de hemen paylaştım. Ne diyordu yazar; “Herkes biliyor geminin su aldığını, Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu”…
Zannedersiniz ki bu sözler Türkiye’nin iktidarı ve muhalefeti için söylenmiş; ama bir cümle eksik kalmış, o cümlelerin sonuna “ama bütün bunlara susuyor geniş kitleler” cümlesini ilave etmek gerekirdi.
Burada suçlu kim?
Her şeyi saklayan, gizleyen, hileli zar kullanan mı, yoksa her türlü olumsuzluğa karşı sesini çıkarmayan geniş halk kitleleri mi?
Bütün olumsuzlukları görüp, ister siyasi iktidardan, ister parti içi iktidardan korkup da bunları dile getirmiyorsanız, tepki vermiyorsanız uygar insan değilsiniz.
Ekonomi batmışken, herkes kemerleri son deliğine kadar sıkmışken, eğer siyasi iktidar eliyle savurganlık yapılıyorsa, üç uçak yetmez, dördüncü uçağı da alalım diyorlarsa ve sen de buna sessiz kalıyorsan, suçlu sensin.
Sen ekmeğe muhtaç iken, yetiştiği gecekonduda adını bile duymadığı, duysa bile doğru telaffuz edemeyeceği meyveyi şimdi iktidar sahibi olduğu için yiyip de, “itibardan tasarruf olmaz” diyenlere tepkini göstermiyorsan sen her türlü olumsuzluğa layıksın.
Sen asgari ücret 2200 TL olsun diye çırpınırken, yandaşlara, çoluğa, çocuğa devlet kasasından danışman adı altında, RÜYANDA sana da ödendiğini görsen hayra yormayacağın maaşlar ödenirken, “Dur bakalım, kimin parasını kime veriyorsun?” demezsen, sorumlu sensin.
Üstünden geçmediğin, belki de hayatın boyunca geçmeyeceğin köprüyü yapanlara senin sırtından ödemeler yapılmasına sessiz kalıyorsan, atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra sızlanmanın hiçbir anlamı yok.
İktidar böyle de muhalefet daha mı düzgün, o da ayrı sorun …..
Melih Aşık, “Bir muhalefet partisi iki yol izleyebilir… Biri iktidarın yaptıklarını izleyip ona göre gündelik muhalefet yapmaktır. CHP’nin yaptığı budur… Diğer yol ise Türkiye’nin meselelerine bakmak, üzerinde düşünmek, Türkiye’ye uygun vizyon ve hedef belirlemektir. Muhalefetini de, belirlenen bu vizyon dahilinde yapmaktır. Maalesef CHP bunu yapmamaktadır” diyerek ne güzel yazmıştı.
Türkiye’nin kurtuluşunu CHP’nin kurtuluşunda bulan kardeşim, iktidarın dümen suyunda yapılan kifayetsiz muhalefete hiç tepki verdin mi?
Vermedin, ne olur/ ne olmaz, kızarlar diye değil mi?
Milyonlarca oy vereni varken, o milyonların içinden bir belediye başkanı adayı çıkartamayıp, daha beş ay evvel milletvekilliğine aday olup seçilmiş adamları, belediye başkan adayı yapmalarına sessiz kalıyorsan, suçlu sensin partili kardeşim.
Partin bir başka parti ile ittifak yapıp senin kentini o partiye bıraktı diye tepki vereceğine, senin ilinde binlerce üyen varken milletvekilini Belediye başkan adayı yapmasına tepki vermeyip, şimdi adayımızı geri çekip öbür parti adayını desteklemeyiz diye tepki vermen, sadece siyasi şov olur.
Senin partin seçim hilelerine tepki verdi mi? Vermedi. Peki bu tepkisizliğe sen tepki verdin mi?
Hayır.
Hani 50.000 avukatla YSK’nin önüne gideceğini söyleyen arkadaşın nerede?
Atatürk’ün ‘iki büyük eserimden biri’ dediği partisi, ideolojik olarak onun düşmanlarına teslim edildiği zaman tepki verdin mi? Ne gezer! Ya belediye meclisi üyeliği ya da milletvekilliği, belediye başkanlığı beklediğin için susuyordun. Şimdi konuşmanın artık bir faydası kalmadı. Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Partin, CHP KAPATILSIN VAKIF HALİNE GETİRİLSİN diyenlerce tüm kuruluş değerlerinden, devrimciliğinden uzaklaştırılırken bunu sessizce seyrettin.
İster ülke demokrasisi olsun, ister parti içi demokrasi olsun olumsuzluklara karşı demokratik tepkini vermiyorsan, susuyorsan, gemi batarken de artık senin kaptanı suçlamaya hakkın olamaz.
Şahin MENGÜ