Rusya ile Ukrayna arasında, Rus nüfusun yoğun olarak yaşadığı Ukrayna’nın doğusu ile Kırım üzerinden önceki yıllarda devam eden gerginlik, 24 Şubat 2022’de sıcak çatışamaya dönüştü. Ne yazık ki, iki taraftan on binlerce insanın ölmesine, şehirlerin yakılıp yıkılmasına, milyonlarca insanın yerini yurdunu terk ederek başka ülkelerde sığınmacı statüsü ile yaşamasına, doğanın tahrip edilmesine ve doğal yaşamın zarar görmesine yol açan savaş bir yılı aşkın süredir devam ediyor.
Bu savaş, başını ABD’nin çektiği emperyalist Batı blokunun, savaş örgütü Kuzey Atlantik Paktı NATO’yu Rusya’ya doğru genişletme projesi çerçevesinde kışkırttığı Ukrayna’nın ülkede yaşayan Rus asıllı azınlığa karşı giriştiği inkar ve imha hareketinin yol açtığı bir savaştır. Elbette Ukrayna’nın Batı blokunca desteklenen bu tavrına karşı Rusya’nın egemen bir devleti fiili işgale kalkışması kabul edilemez. Ancak gerek savaşın başlaması öncesi yaşananlar gerekse savaşın başlamasının hemen ardından verilen tepkiler, alınan yaptırım kararları, bu savaşın Rusya’yı dünya sisteminin dışına atmak üzere planlanmış bir savaş olduğunu ortaya koyuyor.
Nitekim 2014 yılında, AGİT, AB, Almanya ve Fransa’nın garantörlüğünde imzalanan MİNSK anlaşması masasında bulunan zamanın Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile zamanın Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bir süre önce, antlaşmanın amacının Rusya’yı oyalayarak Ukrayna’ya zaman kazandırmak ve Ukrayna ordusunu savaşa hazır hale getirmek olduğu yönünde yaptıkları açıklamalar, bu savaşın başını ABD ile İngiltere’nin çektiği emperyalist Batı devletlerinin başkentlerinde planlandığını gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Kuşkusuz bu savaşın planlanmasının bir diğer hedefi ise, Rusya’nın kuzey komşuları Finlandiya ile İsveç’in NATO’ya katılmaya iknâ edilmeleridir. Zira bu savaşla, Rusya’nın komşuları için tehdit oluşturduğu algısı ile NATO’ya katılınmasına karşı çıkması muhtemel iki ülke halkının olası tepkisinin önü kesilmiş oldu. Kısacası bu savaş aynı zamanda, NATO’ya katılmaya dünden hazır Finlandiya ve İsveç yönetimlerinin elin güçlendirdi ve sağladığı rahatlıkla iki ülkenin NATO’ya katılması prosedürü kısa zamanda başlatıldı. Yapılan görüşmeler sonucu Finlandiya kısa bir süre önce tam üye olarak kabul edilirken, İsveç’in katılma prosedürü ise devam ediyor.
Evet, görünen köy kılavuz istemiyor. Bu savaş bir vekalet savaşıdır. Hatırlayacaksınız, savaşın başlamasının ardından bu köşede yayımlanan “KİMİN SAVAŞI” başlıklı 6 bölümlük yazımın ilk bölümünün bir paragrafında, “Bence bu savaş için üzerinde durulması gereken en önemli şey, bu savaşın kimin savaşı olduğudur. Zira sıcak çatışmanın tarafları Rusya ile Ukrayna olsa da bilinen bir gerçek var ki, o da bu savaşın asıl tarafının en azından devlet olarak Ukrayna olmadığıdır.” demiştim. Elbette bunu yalnızca ben söylemiyorum. Olayları tarafsız bir gözle izleyen hemen herkes, durumun bu olduğunu açıkça ifade ediyor. Nitekim savaşın tarafı olan Rusya da, savaşın kendisi ile Ukrayna arasında olmadığını, savaşın NATO ile Rusya arasında olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Öte yandan Rusya’nın kuzey komşusu iki ülke NATO’ya üye yapılırken, NATO’nun Rusya’yı askeri güç ve ekonomik yönlerden zayıflatmayı hedeflediği savaşa kışkırtılan Ukrayna tüm çabasına rağmen Pakt’a alınmadı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy’nin, “Yalnız kaldık. Kimse bizim için savaşmak istemiyor. Bizi NATO’ya almak istemiyor, güvenlik garantisi vermekten korkuyorlar. Devletimizin müdafaasında tek başımıza kalıyoruz.” demesi, Ukrayna’nın NATO’ya girme hayaliyle bu savaşı göze aldığını ancak beklentilerinin gerçekleşmediğini veya verilen sözlerin yerine getirilmediğini gösteren ilginç bir açıklamadır.
Evet, bir yılı geçkin süredir devam savaşın sürmesi, ABD ile müttefiklerinin hedeflerine ulaşmalarını kolaylaştıracaktır. Bu nedenle, 2023 yılına girerken yeniden hareketlenen Batı’nın, Ukrayna’nın ateş gücünü artırmaya yönelik çabası hız kazandı ve vekalet savaşını sürdürmesi için Ukrayna’ya silah sevk edilmeye devam ediliyor.
Tüm bunlar yaşanırken, bir süre önce ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) internete gizli belgeler sızdı. Sızan belgelerden, başta ABD ile İngiltere olmak üzere, bazı Batılı ülkelere ait özel kuvvetlerin Ukrayna’da sahada olduğu anlaşılıyor. Kim tarafından hangi amaçla sızdırıldığı bilinmeyen belgelerin gözler önüne serdiği bilgiler, ABD ile müttefiklerini tanıyan ve neler yapabileceklerini bilenleri şaşırtmadı. Belgelerin sızması ve Ukrayna’da özel birlikleri olduğunun ortaya çıkması ABD ile müttefikleri arasında gerilime yol açtı. Sızan gizli belgelere göre, Ukrayna’da aralarında İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bulunduğu birçok Batılı ülkenin özel askeri kuvvetleri Rusya’ya karşı sahada faaliyet gösteriyor. Aslında bir yıldan fazla bir süredir konuyla ilgili haberler basında yer alıyordu. Ancak her seferinde Batılılar tarafından reddediliyordu. Belgelerin sızdırılması ile bu haberler doğrulanmış oldu. Sızdırılan belgelere göre: Ukrayna’da en fazla özel kuvvete sahip ülke İngiltere, İngiltere’yi Letonya, Fransa, ABD ve Hollanda takip ediyor.
Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un bilgilerin doğruluğunu kabul ettiği belgelerde, özel birliklerin sahada olmasının yanı sıra, Ukrayna’nın bahar aylarında Rusya’ya karşı başlatmayı planladığı karşı saldırı hazırlıklarına ilişkin ayrıntılar da yer alıyor. Yani ABD’de hazırlanan karşı saldırı planı deşifre oldu.
Bu belgelerde ayrıca, savaşın başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden bu yana Batılı devletlerin Rusya’ya karşı Ukrayna’ya yaptıkları yardımlara ilişkin bilgiler de yer alıyor. Buna göre, Ukrayna’ya yardım yapan ülkelerin başında NATO ve Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler geliyor. Elbette bu ülkelerin başını ABD çekiyor. Nitekim, 21 Aralık 2022’de konuya ilişkin basın toplantısı düzenleyen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Biden yönetimi döneminde Ukrayna’ya sağladıkları toplam yardımın 21,9 milyar dolara ulaştığını belirtti. Bu açıklama ile Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in Batılı devletleri, Ukrayna ordusuna eğitim vermek ve silah sağlamak suretiyle Kiev rejimini pompalamakla suçlamasının boşa olmadığı da anlaşıldı.
ABD ile müttefiklerinin bir diğer hedefi ise sadece Asya kıtasında değil, dünya genelinde süper ekonomik güç haline gelen Çin. Bu nedenle, Çin’in doğusunda bulunan ada ülkesi Tayvan ile Çin arasında tarihsel altyapısı bulunan ve aslında her iki devletin de gerçek Çin’in kendisi olduğunu iddia ettiği anlaşmazlık kullanılmaktadır. ABD’nin Tayvan’a göz kırpmasından dolayı, Çin Tayvan gerginliği zaman zaman çatışmaya dönüşme eğilimi göstermektedir. Gerginlik bir sıcak çatışmaya yol açar mı zaman gösterecek. Asıl merak edilen ise bu gerginlik çatışmaya dönüşürse ABD ve müttefiklerinin Tayvan’a hangi düzeyde destek sağlayacakları. Zira ABD’nin müttefikleri Almanya ile Fransa Çin’le ilişkilerini geliştirerek sürdürme eğilimindeler. Öte yandan Çin bir yandan, Rusya’nın NATO tarafından kuşatılmasına karşı bu ülkenin yanında yer alırken, diğer yandan diplomatik girişimlerle Asya kıtasında bulunan ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözmenin adımlarını atıyor. Bir süre önce İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşmazlığı gidermek için sürdürdüğü diplomatik girişimleri sonuç verdi ve iki ülkenin dışişleri bakanları Pekin’de yaptıkları görüşmede el sıkıştılar.
Elbette ABD ile müttefikleri, Ukrayna-Rusya savaşının sürmesinin sağlamaya çalışmanın yanı sıra Çin’in başını derde sokacak girişimlerde boşuna bulunmuyorlar. Bunca yardımı, Ukrayna’nın kaşına gözüne hayran oldukları için veya gerçekten özgürlük savunucuları oldukları için yapmıyorlar. Zira ikinci emperyalist paylaşım (ikinci dünya) savaşının bitiminden günümüze geçen 78 yıllık süreçte meydana gelen savaşlar, ülke işgalleri, ülkelerin içişlerine müdahale, içinde Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülke de yapılan darbeler ve ülkelerde çıkarılan iç savaşların hepsinin arkasında duran ve dünyaya kan kusturmuş olan Batı ittifakı, tüm bunları azalmakta olan enerji kaynaklarına el koymak isteyen uluslararası enerji tekelleri ile silah tekellerine yeni pazarlar açmak için yapıyor.
Kuşkusuz ABD savunma Bakanlığına ait belgelerin internete sızması sonucu ortaya saçılan bilgiler, savaşın başından beri sadece Ukrayna ile değil NATO ile de karşı karşıya olduğunu savunan Rusya’nın bu iddiasını doğruluyor.
Tüm bunlar, dünya jandarması olarak bilinen ABD ile müttefiklerinin çıkarı için dün dünyanın başka birçok ülkesinin halkının, bugün Ukrayna halkının, yarın ise başka ülkelerin halklarının kurban seçileceğini ve onların acıları üzerinden tekellere servet aktarılacağını gösteriyor. Kısacası emperyalizmin uluslararası tekeller kazansın diye tezgahladığı savaş oyunlarının kurbanı dünyanın mazlum halkları!
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)