Babacan nihayet konuştu: Türkiye’yi bir felakete götüreceğini biliyordum, keşke konuşsaydım…
Babacan, Cüneyt Özdemirle yaptığı söyleşide öz eleştiride bulunarak pişmanlığını dile getirdi. Babacan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili “Bunun Türkiye’yi bir felakete götüreceğini ben biliyordum. Konuşmama kararı almıştım, keşke konuşsaydım” dedi.
Babacan, ‘Hükûmetin bu enkazı kaldırması mümkün değil’ dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalına konuk oldu.
Babacan, ekonomik kriz başta olmak üzere pekçok konuda açıklamalarda bulunurken geçmişte sessiz kaldığı için pişman olduğunu da ifade etti.
Babacan “Yaptıklarımla ilgili sorun yok ama yapmadıklarımla ilgili keşkelerim var. 2015 benim konuşmama kararımı aldığım dönemler. Şimdi diyorum ki keşke konuşmama kararımı bozsaydım. Sistem değişikliği yanlış bir iş, felakete götürecek deseydim. O gün bakan değildim ama keşke vatandaş olarak söyleseydim” diye konuştu.
Türkiye’de büyük bir yangın olduğunu belirten Babacan, bu yangının sönmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görevden alınması gerektiğini belirtti.
“Şu an acilen yangını söndürmenin yolu MB ve TÜİK’i bağımsız hale getirmek”
“Şu an acilen yangını söndürmenin yolu MB ve TÜİK’i bağımsız hale getirip çok saygın isimlerin kurumların başına getirilmesi lazım. Bunların her ikisinin de gidip Meclis’e katılmaları gerekiyor oturuma. Yani bir teraziye çıksın. oradaki tartışmalar sonrasında bir intiba oluşur. Olumluysa hemen atansın. Bunlar en azından yangını söndürebilir. Ortada büyük bir enkaz var. Bu da hukukla mümkün. Artık Erdoğan o sınırı geçti. Anayasaya bağlılık, hukuka saygı yok artık. Ben 50+1’i cebime koydum mu? Anayasa dediğin de 50+1 zaten! Saygı duymuyorum diyor. Kendi zihin dünyasında kendisini artık hukuka bağlı hissetmiyor. Demokrasi, hukuk varsa anlam taşır. Arkadaşlar eski konuşmalarımı getiriyor, o dönem; 2013-2014-2015 ayrılacağım yıllar, bunları söylemişim defalarca.”
Özdemir: Bunları kime söylüyorsunuz? Kamuoyuna söyleyip Erdoğan sen anla mı diyorsunuz?
Babacan: İçerde de söylüyoruz, o kadar çabalıyoruz bir yandan. 25 tane dönüşüm programı hazırlamışız, yolsuzlukla mücadele, şeffaflık yasalarını hazırlamışız, geçsin diye uğraşıyoruz. Yolsuzluğun en önemli alanı: İmarla ilgili… Bir taraftan içerde doğruların mücadelesini veriyoruz ama bir taraftan da kamuoyuna açıklıyoruz artık. İlk defa “orta gelir tuzağı” ifadesini Türkiye’de ben kullanmışım. Yıl 2013. Niye? Eğitimde ve hukukta gereken yapılmıyor. Hep söylüyorum: Hukuk yoksa demokrasi ülkeyi kaosa götürür. Çünkü demokrasi seçimden ibaretse ve seçimde o desteği alan, desteği cebine koyup da ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ deyip yürüyüp giderse, hukuk dinlemezse, seçimin olduğu bir sistem ülkeyi kaosu götürür. Bunun için demokrasi, hukuk varsa anlamlıdır.
“Şimdi diyorum ki keşke konuşmama kararımı bozsaydım”
“Yaptıklarımla ilgili sorun yok ama yapmadıklarımla ilgili keşkelerim var. 2015 benim konuşmama kararımı aldığım dönemler. Şimdi diyorum ki keşke konuşmama kararımı bozsaydım. Mesela 2017 referandumu. 15 Temmuz 2016’da darbe teşebbüsü oldu, OHAL ilan edildi, hemen 6 ay sonra bu anayasa değişikliğine başlandı; bu başkanlık sistemiyle alakalı. Hatırlayalım, darbe girişiminden sonra Erdoğan’ın bir ifadesi var: “Bu bize Allah’ın bir lütfu oldu”… Bu kodlar çok önemli çünkü zihin dünyası ile ilgili. Sonra referanduma giderken hazırlık gizli tutuldu. AK Parti ve MHP’den sadece 3’er 4’er kişilik ekipler oluşturuldu. Anayasa değişikliği hazırlandı. Birden gündeme geldi ve çok hızlı bir biçimde Meclis’ten geçirilip referanduma sunuldu. Başkanlık sisteminin bu ülkeye felaket getireceğini ben biliyordum ama konuşmadım. 2015 benim konuşmama kararı aldığım ve eski günlerime döneceğim dediğim günler. Ha şimdi diyorum ki keşke o kararımı bozsaydım. Keşke bir basın toplantısı yapıp ‘Sistem değişikliği yanlış bir iş, felakete götürecek’ deseydim. O gün bakan değildim ama keşke vatandaş olarak söyleseydim. Referandum sonrası ilk sözü ise (Erdoğan’ın) ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ oldu. Bakın, bu iki kod çok önemli: Allahın bir lütfu ve Atı alan Üsküdar’ı geçti…”
Özdemir: O referandum küçük bir farkla kazanıldı. Belli ki Abdullah Gül de memnun değil siz de değilsiniz. Çıkıp söyleseydiniz bir şey değiştirilebilirdi bu belki.
Babacan: O dönemin psikolojisini düşünmek lazım. Keşkelerin var mı dediniz, benim keşkem bu. Ama o dönemin atmosferi içinde, 15 Temmuz sonrası ve OHAL var. Ve insanlar ikiye ayrılmış durumda: Demokrasiden mi yanasın, darbecilerden mi yanasın? Öyle bir psikoloji vardı. Zaten onun için “Allahın lütfu” dedi, onun için geçer geçmez “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedi. Çünkü bu referandum normal şartlarda geçecek bir şey değildi. OHAL döneminde böyle köklü bir değişiklik yapılır mı? 3 AY diye getirip 2 yıl sürdü. OHAL, ifade özgürlüğünün, gösteri hakkının, anayasal hakların askıya alınması demek değil mi? Hak hukuk tanımam, ben bunları yaparım demek.
“Demokratik bir ülkede böyle bir model olamaz”
AKP’nin şu an uygulamaya soktuğu “Türkiye modeli” isimli ekonomi modeline değinen Babacan, “Demokratik bir ülkede böyle bir model olamaz. Bu modelin en önemli özelliği kuru artırıp işgücünü ucuzlatmak. Geçen seneden bu seneye dolar kuru yüzde 120 artmış. Asgari ücretin işverene maliyeti yüzde 40 arttı. Bu bizim kendi vatandaşımızın satın alım gücünün düşmesi anlamına geliyor” dedi.
“Geçen sene kaç ekmek alıyormuş bugün kaç ekmek alabiliyor ona bakın”
“Asgari ücrette net ele geçen yüzde 50 artmış oldu. Son 50 yılın en yüksek artışı. Ama asgari ücretin satın alma gücüne bakın. Geçen sene kaç ekmek alıyormuş bugün kaç ekmek alabiliyor ona bakın. Her ay dolar bazında inecek. Sadece 1 Kasım’dan bugüne kadarki artış yüzde 60 üstünde. Dolar kuru artınca bir süre sonra piyasaya yansıyor. TL ürünlerinin de fiyatları artıyor. Dolardaki artış Ocak-Şubat-Mart olarak piyasaya yansıyacak. Asgari ücret vatandaşın eline geçmeden erimeye başlamış durumda. Asgari ücret geriye endeksli fiyat. Gerçek enflasyon yüksek. Bunlar enflasyonla nasıl mücadele edeceklerini bilmiyorlar.”
“Ben bu görevde olduğum sürece MB bağımsız kalacak dedim ve kaldı”
“Ben ayrılalı 6 yıl oldu. Yine yapsın buyursun. Atsın imzayı. Şu anki imzası Cumhurbaşkanı imzası. Niye milli geliri sürekli olarak düşürdü? Yine yapsın o zaman. O dönemde Merkez Bankası bağımsız. O detayı kaçırıyor. Özellikle 2011-2012’den sonra başladı. O dönemde de müdahale etmeye çalışıyordu. Krizi aşınca, özgüven gelince bu kez her türlü bilim dışı müdahaleler başladı. Erdem Başcı MB başkanıyken müdahale etmeye çalıştı. Ben bu görevde olduğum sürece MB bağımsız kalacak dedim ve kaldı.”
“Merkez Bankası piyasadan borç aldığı parayla müdahale ediyor”
“Dolar kurunun ne olacağını piyasa tarafından kestirilmesi için MB’nin ne yapacağının kestirilmesi lazım. Türkiye en kötü gruplarda artık. Kötünün de kötüsü var. Tamamen dışarıda kalmak da var. Şu an bir 3. lig ülkesiyiz. Bu ülkenin belirsizliği var ama MB’nin ne yapacağı var. Merkez Bankası piyasadan borç aldığı parayla müdahale ediyor.”
“Hükümet bu yüzden artırmak zorunda kaldı”
“Dolara nasıl kafayı takmayacağız ya? Döviz kuru arttığında A’dan Z’ye her şeye zam gelir. Yüzde 50 asgari ücret döviz kuru arttığı için arttı. Hükümet bu yüzden artırmak zorunda kaldı. Bunu artık bilmiyorlarsa gitmeleri gerekiyor. Ortada büyük bir yangın var. Önce yangını söndüreceğiz. Sonra hasarı onarırsınız.”
Babacan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
‘Acilen yangını söndürmenin yolu Merkez Bankası ve TÜİK’i bağımsız hale getirmek’
“Ortada büyük bir yangın var. İlk önce yangın söndürülür, ondan sonra hasarı onarmaya başlarsınız. Acilen yangını söndürmenin yolu hemen Merkez Bankası ve TÜİK’in yasalarına birer madde koyup, gerçekten bağımsız hale getirip, saygın, düzgün isimlerin bu iki kurumun başına getirmek. Bir de Meclis’te Plan ve Bütçe Komisyonu’nda oturuma katılmaları gerekiyor. Bunlar yangını söndürebilir ama ortada büyük bir enkaz var. Bu enkazın kalkması ancak hukuk ve adaletle mümkün. Hükûmetin de bunu yapması mümkün değil. Artık Erdoğan o sınırı geçti.”
‘Merkez Bankası döviz satsa buharlaşır gider’
“Merkez Bankası, bizim piyasa rakamlarından okuduğumuz 4 milyar doların üzerinde borç aldığı döviz bozdurdu, sıfır. Aynı kızgın saça su dökerseniz buharlaşır. Altında kömür yanan, yufka yapılan saçlar vardır. Üzerine su döktüğünüzde bir anda buharlaşır. Merkez Bankası’nın döviz satması aynen öyle. Merkez Bankası ne kadar döviz satsa ya da herhangi bir kişi döviz bozdursa buharlaşır gider. Hiçbir işe yaramaz. Çünkü bir başka benzetme de havuzun dibi delik. Ne kadar su koysanız o delikten çatlaktan akıyor.”
‘Kimse Merkez Bankası’nın dediğine inanmıyor’
“Merkez Bankası’nın önümüzdeki aylarda faiz indirimine devam etme ihtimali olduğu sürece dövizi tutmanın bir yolu yok. Merkez Bankası’nın dünkü açıklamasında ‘Bir alanımız vardı onu da kullandık artık bundan sonra kullanmayız’ gibi bir ima var. Hiç kimse Merkez Bankası’nın dediğine inanmıyor çünkü nihai kararın Erdoğan’ın iki dudağının arasında olduğunu herkes biliyor. Nas diyor ya… Yüzde 19 faiz haram da yüzde 14 helal mi?”
‘Bütün dünya krizi yaşıyor tezi doğru değil’
“Bütün dünya krizi yaşıyor tezi doğru değil. Biz her açıdan dünyanın çok dışındayız. Paramızın değer kaybı en büyük bizde. İşsizlik, özellikle genç işsizlik en yüksek bizde. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin OECD ortalaması yüzde 14 bizde yüzde 29. Altı ay diyorlar, sayılı gün çabuk geçer. Yanlıştan vazgeçin diye defalarca uyardık, uyarıyoruz.”
‘Değişmeyen tek gerçek; Erdoğan tek yetkili ve her şey kötüye gidiyor’
“Daha eylülde Cumhurbaşkanı imzasıyla orta vadeli program açıkladılar. 2022 için oradaki dolar kuru 9,30. 2023 için 9,80. Bugünden dolar 16. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Yeni sistemde bütün yetki tek kişide. Cumhurbaşkanı’nın bir ilçenin tapu müdürüne kadar atama yetkisini kendisinde toplayıp, ondan sonra olup bitenin sorumluluğunu başkasında araması doğru değil. İki yılda dört Merkez Bankası Başkanı değişti, sabit duran kendisi. Değişmeyen tek gerçek: Erdoğan tek yetkili olarak duruyor ve her şey de kötüye gitmeye devam ediyor.”
‘Derhal seçime gidilmesi gerekir’
“Orta direk şu anda çöküyor. Zengin daha zenginleşiyor, fakir daha fakirleşiyor. Herkes yoksullaşıyor. Böyle bir tabloda derhal seçime gidilmesi gerekir. Ama gider mi? Gitmez. Çünkü daha bir buçuk sene var niye gideyim diyor. Sayılı gün çabuk geçer.”
‘Siyasi meşruiyetleri bitti’
Babacan, ‘2023’te seçimler yapılır mı? Bir şüpheniz var mı?’ sorusunu şu sözlerle yanıtladı:
“Seçimlerin 2023 Haziran’da olması dahi çok ertelenmiş bir durum. Siyasi meşruiyetleri bitti ama hukuki meşruiyetleri devam ettiği için ‘Hakkımı sonuna kadar kullanacağım’ diyebilir. Ama ondan sonrası artık işin hukuki meşruiyetini sıfırlar. Zaten sıfırlanmış siyasi meşruiyetin yanına bir de sıfırlanmış hukuki meşruiyeti koyduğunuzda o iş biter. Dolayısıyla bu ihtimali ben görmüyorum.”
‘Erdoğan’a ve iktidara bir çıkış planı gerekiyor’
“Bir detaya dikkat etmek lazım. Erdoğan ve iktidara bir çıkış planı gerekiyor. Hâlâ gönül bağı olan seçmen de şöyle bir korku var: ‘Acaba bir rövanşist iktidar iş başına gelir de hem Erdoğan’ı hem de hepimizi çok mağdur eder mi, haklarımızı elimizden alır mı?’. Vatandaşlarımızın rahat hissetmesi lazım. DEVA Partisi’nin kitabında ‘rövanş’ kelimesi yok, ‘devri sabık’ ifadesi yok. Ne var? Hukuk var. Zamanı gelince idari denetim, yargı denetimi ve Meclis denetimi işler.”
‘Ekonomi bakanlığını reddederim’
Babacan, Özdemir’in ‘Ekonomi Bakanı olsanız ne yaparsınız?’ sorusu üzerine şunları söyledi:
“Onu kesin reddederim çünkü ekonomi bakanının kendi başına yapacağı hiçbir şey yoktur. Ülkenin sorunları ekonominin çok daha üzerinde sorunlardır. Şu anda Türkiye’nin en önemli sorunu özgürlük, hukuk ve adalet sorunudur. Demokrasimizin iyi işlememesidir. Doların son dönemdeki atağının sebebi Merkez Bankası ile ilgili atılan yanlış adımlar ama işin özünde Türkiye 5-6 yıldır hukuk ve adaletten ayrıldığı için fakirleşiyor.”