Hakikatin Darına Durmak: Alevilikte Kadın (4)
Tevfik USLUOĞLU yazdı:
Günümüzde dıştan gelen itici/ olumsuzlayıcı basınç, grupların içten dayanışmayı yoğunlaştırmalarına neden olur. Ancak hayatın doğal akışında, hele modern çağlardaki küresel asimilasyon sürecinde gruplar yavaş yavaş kendi iç güçlerini kaybederler. Çünkü modern çağların yakıcı tektipleşmesi aidiyetleri anlamsızlaştıra bilmektedir. Bu doğrultuda Alevilikte tarihsel olarak yaşanan derin travmayı değerlendirerek “kimlik” meselesini ele alalım.
“Bir Alevi entelektüel; büyüklerimiz Alevi olduğunuzu söylemeyin derlerdi” diye yazmıştı. Bu, ne büyük bir trajedidir… Kimliği saklama zorunluluğu varoluşun bastırılmasıdır. Oysa varoluş bir gerçekliktir ve varlığını sergileme de bu gerçekliğin doğal bir tezahürü olmalıdır. İşte böyle bir tarihsel deneyim, kimlik bildirimi yolundaki engeller kalktıkça ve her şey “normalleşmedikçe”, farklı kişi ve gruplarda farklı bir kendini sergileme eylemine yol açmaktadır” (Köktürk,2013: 8). Bu topluluk mensubiyeti ve kimlik/kişilik bildirimi açısından doğal olmayan biçimde iç dengenin kökten sarsılmasını getirmektedir. Nitekim Alevilikte kadın meselesinin en can yakıcı kısmı da burada başlamaktadır.
Sorunlar:
1) Toplum yaşadığı baskı, zulüm ve katliamlar karşısında var olma mücadelesi yürütürken, önce kadını ihmal etmiş daha sonra bu durum öğrenilmiş alışkanlık haline gelerek kadın din dışına itilmiştir.
2) Günümüzde kadın iki olumsuz tercihten birine itilmektedir. Sorgusuz sualsiz ne olduğunu bilmediği bir dini yaşantı ya da modernliğin içinde kapitalizmin metalaştırdığı yaldızlı yaşantısı.
3) Din adamlarının önemli bir kısmı kanaat önderi olarak kendilerini ortaya koyarken, siyasetçiler gibi toplumun geleceği ile ilgili fikir yürütme, düşünme ve tolumu geleceğe taşıma kaygıları yoktur.
4) Toplumsal hafıza büyük oranda yok olmuş, bu hafızayı yeniden canlandırmak için çok az insanın kaygısı vardır.
5) Kadın kimlik ve bilinç sahibi olursa geleceğe dönük iddiası olur. Yani kadın kurtulursa toplumda kurtulur ilkesi ile Alevilerin siyasal mücadeleden önce, kendi içine dönük öz eleştiri, sorunların tespiti ve çözüme gitmesi gerekmektedir.
6) Kadının bilinçlenmesi, yeniden tolumun merkezinde yer edinmesi konusunda nerdeyse çalışma yapılmamaktadır. Çalışma yaptığını iddia edenlerin önemli bir kısmı da yemek partileri ve kermes düzenlemenin ötesinde değiller.
7) Ciddi anlamda tolumda kültürel ve kimliksel erozyon yaşanmaktadır. Bunun temelinde toplumsal eğitim sahası yaratılmaması yansıra, popüler kültürün etkisi, TV ve Filmler üzerinden kurulan yaşam anlayışı ile işçi göçünü ayrıca incelemek gerekmektedir.
8) Din adamlarının önemli bir kısmı çocukları ve gençleri dış dünyaya hazırlama ve dış dünyanın etkilerinden koruma kaygısı taşımamaktadırlar.
9) Gericilik ve sömürgecilik aynı aklın ürünüdür. İkisi de kadın bedenine yönelir. Yezid’in ordusunun Medine kadınlarına tecavüzü, Bosna’da, Suriye’de, Irak’ta yaşanan katliam ve tecavüzlerin hepsi aynı aklın ürünüdür. Kadın üzerinden gerçekleşen tecavüz toplumun bugününü ve geleceğini hedef almaktadır.
10) ‘’Tarih boyunca ister siyasi ister dini nedenlerle egemen güçler tarafından sırtına geçirilen ateşten gömlekler yüzünden kendi dar dehlizlerine kapanmak zorunda kalan bir halktan olan kadınların böylesine girift bir tarihi uzamda özne olması elbette beklenemez. Bir halk başına gelen şer yüzünden kendini koruma refleksiyle içine kapanırken, bu kapanma sonucu kadında içe dönük bir yaşama sürüklenerek kolektif yaşamdaki nesneleşmiş gerçeğine ağır bir pranga daha takar” (Yurtsever,2012: 20).
11) Kadınların tepki vermemesi sorunun olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine sorunun ölümcül olduğu anlamına gelir. Çünkü kadınlar, onları cahil bırakanlardan dolayı ya hurafelere sarıldılar ya da reddi yatçı olmuşlar. Oysa insanda toplumda anne rahminde şekillenir.
12) Bugün “Alevilik kadınlardan ve onların deneyimlerinden soyutlanmış, bu inanç içinde yer alan kadınlar gizlenip, yok sayılmış. Böylece Aleviliğin önemli bir damarı olan kadın erkek ayırımcılığından uzak, yan yana, can olma durumu fikren ve fiilen büyük darbe almış” (Akkaya, 2015:12).
13) “Aleviler var ama Alevilik yok” meşhur cümlesini başka açıdan ele almak gerekir. “Alevi erkekler var ama Alevi kadınlar yok” diyebiliriz. Oysa Aleviliği bugüne dek getirenler kadınlar. Alevilik öğretisinin üreticileri ve yürütücülerini yok ederseniz Aleviliği yok edersiniz” (Akkaya,2014:48). Zaten kentleşme, Alevilik üzerinde onarılması güç tahribatlar yarattı. Ama bunlar Aleviliğe dışardan uygulanan müdahaleler. Asıl Alevilerin içerden yaşadığı tahribatlara ve kadın gerçeğine dikkat etmekte fayda var. Çünkü Alevilik inancı kadınlardan her geçen gün daha da uzaklaştırılıyor. “Sünnilik daha tutucu ve devletçi olmasına rağmen, kadınla ilişkisi son derece aktiftir. Alevilik ise insan merkezli, laik ve demokrat olmasına karşın kadın cinsiyle münasebeti edilgendir. Bu mukayese bile tek başına Alevilikteki kadın paradoksunu yeniden gözler önüne sermektedir” (Gürsoy, 2018:3) Oysa kadınlar Alevilik inancının su yatağıdır.
14) “Kadın hakları konusunda dünyanın en sorunlu ülkelerine benzer sorunlar yaşayan bir kadın nüfusumuz var. Türkiye’de cinsiyet temelli istatistikler elde edilmeye ve bunlar uluslararası alanda karşılaştırmalı olarak kullanılmaya başlandıkça kadınlarla ilgili “gerçeklik” keşfedilmeye ve bunlarla yüzleş ilmeye başlandı” (Sancar;2012:14). Artık kadınların yaşam koşullarına ve ülkedeki konumlarına bakılarak meseleler konuşuluyor. Böylece “kadın mağduriyeti ve kadın sorunları” (Sancar;2012:17) söylemi yerleşti. Bu siyasal rejimin ve toplumda egemen değerlerin otoriterliğin arkasındaki desteklerin, değerlerin ve kurumsal pratiklerin ‘cinsiyet rejimi analizinin’ sunduğu farklı mercekler ve bakış açılarından da sorgulanabilir” (Sancar;2012:18) hale gelmesi otoriterliğin kökenlerini anlamak için çok farklı değişkenlere bakarak değişik çözümlemelerin yapılmaya başlandı. Bu sosyal bilimcilerin kullanımına yeni kapılar aralayarak çözüm konusunda daha ciddi ve etkin öneriler konulması konusunda adımlar atılmaya başlandı. Ancak daha yolun başındayız.
15) “20. Yüzyıl ikinci yarısı bütün bir Alevi tarihinde en keskin kırılma noktalarından birisini teşkil eder. Bu dönemde modernizm ile yüz yüze gelen Alevi kimliği, diğer geleneksel kapalı toplum kimlikleri gibi bir kriz ve dönüşüm sürecine girdi. Modernizmin dayatmaları karşısında geleneksel inanç ve kültür muhafaza etmekte ya da modern hayata uyarlamakta zorlanan Aleviler, ilk karşılaşma anında çoğu zaman dinsel ve kültürel aidiyetlerini terk etme yoluna girdiler. Bir bakıma Aleviliğin modernizm ile hazırlıksız temasının zayiatları olarak nitelendirile bilecek bu ilk nesil, Alevi değerlerinden boşalan kimlik alanlarını” (Yıldırım;2018:23) farklı ideolojilerle doldurmayı deneyerek, ortaya melez bir kimlik ortaya çıkardılar. Ancak yüz yılın sonunda yükselen postmodernizm ile tetiklenen mikro-yerel aidiyetlere geri dönüşün etkisi Alevilerde de hissedildi. Bu yeniden Alevi değerlerine dönüşü ortaya çıkardı. Fakat otuz yıla aşkın süren terk ediş toplumda ciddi kayıplara yol açmıştı. Bugün Alevilerin ve Alevi kadının temel problemlerinden birini bu sorun oluşturdu.
16) Alevilik zamanla erkeklere teslim oldu. İnanç olarak, bilgi ve birikim olarak Alevilik tek cinsleştirildi. Dışardan gelen asimilasyona, yok edilmeye karşı direnen Alevilik, içerde erkekleşti ve erkek hükmüne teslim oldu. “Bu baskı ve hüküm hem Alevi inancı pratikleriyle hem de Alevilik bilgisine erkeklerce el konulup değiştirilmesi, özünden uzaklaştırılması ile yapıldı. Alevilik tarihindeki kadınların Aleviliğe yaptığı katkılar, Aleviliğin bugünlere taşınmasındaki rolleri ve önemi, Alevilikteki yerleri, Alevi erkeklerce daraltılarak, unutulmaya ve yok sayılmaya çalışıldı. Üzeri sessizce örtüldü” (Akkaya,2015: 8).
17) Müslümanların yaşadıkları topraklarda küresel güçlerle birlikte hareket eden ve bu huzuru (!?) duyanları da sorun kısmına eklemeliyiz. Böyle bir ortamda “Alevilik konusu bizim iç meselemizdir” denemeyeceği gibi, küresel emperyalist güçlerin oyun alanı dışında deme imkânımız da olmayacaktır. Bu çerçevede Alevilik tarihi, kültürel kökleri ve kodlarından ayırarak, yeni bir Alevilik oluşturulmaya çalışıldığı görülecektir. Alevilerin tamamı bu hedefte olduğu gibi özellikle kadın bu hedefin en başındadır.