İÇİMİZDEN BİRİ: “EMRE SALTIK”
Firaz’a(eşi) aşıktı. Munzur ve Dersim’e sevdalıydı. Mazlum halkların dostuydu. Türkülerin ustası, Baran ile Mert’in babasıydı. Kerbela’dan Maraş’a, Sivas’a kadar uzanan bir ‘DAVANIN ADAMI’ydı. Hem de ‘ADAM GİBİ ADAM’dı. Sarı Saltık Ocağı’na mensup ‘PİRİMİZ’di. Konservatuvar mezunu bir ‘ÖĞRETMEN’di.
1960 İhtilal Senesi, İHTİLAL RUHU’yla Ovacık’ta doğmuştu. Ama Hozat’lıydı. Pülümür’de okula gitmişti. Yani her tarafı Dersim’di. 1984’te İTÜ’yü bitirdikten sonra Arif Sağ ile birlikte ASM’de müzik eğitimi vermeye başladı. Sonra bu kurumu tamamen devralarak sahipliğini ve müdürlüğünü günümüze kadar sürdürdü. Önce EMA Müzik’te, sonra İBER Müzik’te yapımcı oldu.
Her zaman işin mutfağındaydı
1998 de benim kurucu koordinatörü olduğum, o zamanki Tunceli Derneği Genel Merkezinin öncülüğünde kurulan Dersim Dayanışma Kurulu’nun Sanat Komisyonunda Yusuf Hayaloğlu, Ferhat Tunç, Metin-Kemal Kahraman, Mehmet Özcan, Enver Çelik, Mehmet Durna, Haydar Bayar, Hıdır Bakır ve Nurettin Güleç ile birlikte görev aldı. 1999 Birinci Munzur Festivalinden itibaren hem bir Dersimli kanaat sahibi ve iradesi, hem de bir sanatçı olarak devamlı işin mutfağında bulundu. Yurt içinde ve yurt dışında yürüttüğümüz ‘Munzur’u Kurtarma’ kampanyalarında aktif olarak yer aldı. Munzur Çevre Derneği, Hozat Derneği, Dersim Dernekleri Federasyonu, Sarı Saltık Ocağı, MESAM, MÜYAP, Büyükçekmece Belediye Meclisi gibi birçok kurumda yöneticilik yaptı. Profesyonel sanat yaşamında ötekileştirilenlerin lehine seçici davranırdı.
En çok da Beşiktaş maçlarını seyretmeyi severdi
Alçak gönüllü, güler yüzlü, hoşgörülü, anlayışlı ve şakacıydı. Evinde arkadaşlarıyla mangal yapar, okey oynar, en çok da Beşiktaş maçlarını seyretmeyi severdi. 50 yaşına kadar önce Cankurtaran’da, sonra Soğanlı’da; her salı ekip arkadaşlarıyla düzenli olarak halı saha maçları yaptı. Yenilgiye tahammül edemezdi. Maç bitene kadar takım arkadaşlarına küserdi. Maç bitince güle oynaya gelecek maçın planlamasını birlikte yaparlardı. Munzur gözlerine gidince arkadaşlarıyla soğuk suda dayanıklılık yarışı yapardı. Elbaba Tesislerinde meydan ateşi yaktırır, patates közlerdi. Yeşilyazı’nın orada yüzerdi. Dersim Merkez’de Seyit Rıza Meydanı’nda ya da Tepebaşı’nda çay içerken Munzur’u seyretmeye bayılırdı. Dara düşen arkadaşlarına belli etmeden el altından her türlü yardımı yapardı. Üretme, paylaşma ve dayanışma Emre Hoca’nın karakter özelliğiydi. Anlatımlarımda eksik var, abartı yok. Gördüğümü, gözlemlediğimi ve yaşadıklarımı yazdım.
Acın yaktı sevenlerini
Bir dostun, bir arkadaşın ansızın aranızdan ayrılıp Hakka yürümesi karşısında, ona el sallamak, güle güle demek, çok zor be dostlar. Hele Sevgili eşi Firaz Hanım’ın çaresiz ve yıkılmış manzarasını görmeye yürek dayanmıyor. Biz arkadaşlarını görünce kalabalığın arasından ellerimize uzanması…Sadece gözyaşlarıyla karşılık vermek…Bu hiç olmadı Nadi Sarısaltukoğlu… Acın yaktı sevenlerini….
Dersimlilerin, Alevilerin ve solcuların BİR YILDIZI kayarken, onun son yolculuğunu naklen verebilecek bütün yayın organlarımızı kapatan AKP iktidarına ‘Hayır‘ diyorum. Hepimizin başı sağ olsun. Emre Saltık kalp kriziyle Hakka yürüdü, ama bizim kalbimizde hep yaşayacak.
SEVGİLERİMLE…
13 Mart 2017-İstanbul
Celal TURNA