İRAN VE 1890 TÜTÜN İSYANI…
İran üzerine yazmaya başladığım yazı dizisinin giriş bölümünde[i] İran’ın bir zugzwang içinde olduğunu ileri sürmüş ve yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde bu iddiamı destekleyen siyasi, kültürel argümanları anlatacağımı yazmıştım. Binlerce yıllık çok zengin bir kültürel mirasa sahip İran’ın zugzwang içinde olduğunu ileri sürdükten sonra bu iddiayı o ülkenin son yıllardaki siyasi olaylarına bakarak açıklamaya çalışmak en hafif deyimiyle safdillik olacaktır. Nedir, böylesi bir safdillikten kaçınmak için çok kapsamlı bir İran siyasi ve kültürel tarihi yazmak gerekmiyor kanısındayım. Kaldı ki bu yazıyı ortaya koymak için son dönemde okuduğum 2000 sayfayı aşan kitap ve akademik makaleleri size aktarmamın da bir anlamı olmasa gerek; istekli ve meraklılar bu külliyata kolayca ulaşıp okuyabilirler. Bu yüzden İran’ın siyasi ve kültürel tarihine yönelik çok önemli bulduğum noktaları tarihte ileri geri hamleler yaparak ilerlemeyi tercih ettim. Hazırsanız başlıyoruz!
Ayetullah
Öncelikle çok duyduğumuz ama nedense anlamı çok az kişi tarafından bilinen bir kavramla başlayalım. Muhtemeldir ki 1979 “İslam Devrimi” sırasında erişkinlik/gençlik çağında olanlarımız, Ayetullah Humeyni ile tanıştık bu kavramla. Öyle sanıyorum ki çoğumuz Humeyni’nin adı diye düşünmüştür “Ayetullah” kelimesini. Oysa öyle değil, Ayetullah Şii mezhebinde önemli bir dini unvan, “ayet” sözcüğünden geliştirilmiş. Kuran-ı Kerim’de Allah’ın alamet ve işareti anlamında kullanılan ayet sözcüğünden gelişen Ayetullah unvanı, özellikle 19. yüzyıldan itibaren daha yaygın olarak kullanılmaya başlamış. Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi Ayetullah unvanı din bilgisi ve etkisi çok gelişmiş din alimleri için kullanılıyor. Her ne kadar ülkemizde Ayetullah sözcüğünü 1979 yılında duymaya başlamış olsak da bu unvanı taşıyanların İran tarihinde siyaset sahnesine çıkışları 1890 yılına rastlıyor. Hem de ne çıkış![ii]
Tütün isyanı
1890 yılında İran tahtında Kaçar hanedanından Nasıreddin Şah[iii] bulunuyordu.
Nasıreddin Şah – Görsel kaynağı Vikipedi
Nasıreddin Şah Avrupa’yı ziyaret eden ilk İran hükümdarı olarak tarihe geçmiştir. Gösterişli yaşamı seven ve İngilizlerin pohpohlamasından hoşlanan Şah, İngiliz hükümetinin önerisiyle ülkesindeki tütün üretimi, işlenmesi, satışı ve ihracatı haklarını, 1890 yılında 50 yıllığına Talboot şirketine devretmiştir. Tam da bu dönemde İran’da Batı emperyalizmine karşı bir duruşu olan ama kendini tam tanımlayamamış seküler milliyetçi akımlar gelişmeye başlamıştı. Bu akımların 19. yüzyıl Osmanlı Devleti’ndeki Jöntürk hareketine benzer özellikler taşıdığı söylenebilir. 1789 Fransız İhtilali’nin yansımaları, Nasıreddin Şah döneminde gençlerin eğitim amacıyla Avrupa’ya gönderilmesi ve 1876 yılında Osmanlı Devleti’nin Kanuni Esasi’yi kabul etmesi, bu milliyetçi, meşrutiyetçi akımların gelişmesine zemin hazırlamıştı. Nasıreddin Şah’ın tütün üretim ve satışını bir İngiliz şirketine devretmesine karşılık olarak toplumda büyük bir infial oluşmuş, özellikle ticaret erbabının ciddi protestoları başlamıştı. Yeni palazlanan seküler milliyetçi akımların bu infiali bir isyana çevirebilme, öncülük edebilme gücü yoktu. Tam bu dönemde tarih sahnesine Ayetullah Mirza Şirazi çıktı.
Ayetullah Mirza Şirazi- Görsel kaynağı: Vikipedi
İran ulemasının önde gelenlerinden biri olan Ayetullah Mirza Şirazi, Nasıreddin Şah’a bir telgraf çekerek tütün içmenin haram olduğuna dair fetvasını duyurdu. Ayetullah Şirazi yayımladığı fetvada tütün kullananları, satanları ebedi cehennem azabı beklediğini ilan etmişti. Şah ve çevresi fetvanın düzmece olduğunu iddia ettiler. Önde gelen müçtehitler[iv] Ayetullah Mirza Şirazi’ye telgraf çekerek fetvanın doğruluğunu teyit ettiler. İran karışmıştı, parayla bile tütün bulunamıyor, isyan yayılıyordu. Saray görevlileri nargileleri kırıp haremin önüne yığmıştı. Şah zor durumdaydı, İngiliz şirketine verdiği imtiyazı iptal etmek ve büyük bir tazminat ödemek zorunda kalmıştı. Batı emperyalizmine karşı toplumdaki ilk isyanın öncülüğünü, ardına tüccarları ve İran entelijansiyasını alan ulema sınıfı gerçekleştirmiştir. İran toplumu, şah monarşisine ve Batı emperyalizmine karşı direnişin motor gücünün ulema sınıfı olduğunu unutmayacaktı.
İran’da tütün isyanının öncülüğünün, ülkedeki siyasi ve sosyal boşluğu dolduran ulema sınıfı tarafından gerçekleştirilmesi, dini liderlerin siyaset sahnesindeki rolünün tescili anlamına gelmektedir. Tescil edilen bu rolün İran siyasi tarihindeki sonuçları, saraya karşı gelişen meşrutiyet hareketi yani 1906 devriminde görülecektir. 1906 devrimi yazı dizimizin bir sonraki bölümünün konusu olacak.
Devam edecek…
Doğan ALPASLAN DEMİR
——–
DİPNOTLAR
[i] İran üzerine yazdığım bu yazı dizisinin ilk ve giriş bölümünü okumak için tıklayın: https://doganalpdemir.com/2020/01/11/iran-ve-zugzwang/
[ii] Ayetullah kelimesini doğru bilenleri tenzih ediyorum. Yakın çevremde yaptığım nabız yoklamasında pek çok kişinin bu sözcüğün anlamını bilmediğini gördüm.
[iii] Nasıreddin Şah: 1831- 1896. 1848 yılından öldürüldüğü 1896 yılına kadar İran şahı.
[iv] Müçtehit: Kuran ayetlerine ve hadislere dayanarak, onları yorumlayarak yargıya varan din düşünürü.