Serhat HALİS: Gezi bir zafer değil, bir yenilgi hikayesidir …
“Sol, yenilgiyle çıktığı Gezi’nin zafer sarhoşluğunu yaşıyor hala!”
Gezi, bu toprakların gördüğü onurlu mücadelelerin belki de en kitlesel olanıydı. Milyonlarca insan haksızlığa ve faşizan baskılara karşı direndi. Ancak gerçeğin resmini çekmek istiyorsak, Gezi’nin “mücadele” açısından oynadığı negatif sonuçlardan da bahsetmemiz gerekir. Bu da, bu meseleyi duygusal formülasyonlarla değil, nesnel dayanaklarla tanımlamakla mümkün.
Gezi direnişi içerisinde ön saflarda bulunmuş, yaralanmış, hastaneye kaldırılmış biri olarak söylüyorum ki, haklı Gezi mücadelemiz; bir zafer değil, bir yenilgi hikayesidir.
Gezi’ye katılan ekseriyet, hareketi sadece karşıtlık paradigması üzerine kurgulamış, kalkışmayı nereye ve nasıl evrilteceğini bilmeyen türdendi. Bu gibi kalkışmalar, yerine ne koyacaklarını bilemedikleri aşamaya geldiği anda kendini sönümlendirme eğilimi taşıyor ne yazık ki. Bu ise negatif sonuçlar doğurdu. Örneğin toplumda birikmiş öfke burada sönümlendi. Öfkenin toplumsal çeperde yeniden birikmesi için yıllar geçmesi gerekti. Gazı alınmış bir toplumsal muhalefete uyandık ertesi sabah. Oysa toplumsal kalkşmayı besleyen en önemli manevi unsur öfkeydi.
Hatırlayın, Gezi’den sonra sol, neredeyse sokaklardan tamamen çekildi. O saate kadar belirli dozajlarda sokaklarda ve mücadele içerisinde olan sol, bir anda; bıçak sırtı bir değişimle, sokakları terk etti adeta.
Üstelik sol, Gezi sonrasında ders çıkarma ve kitleye ulaşma adı altında gelişen Avrosantrik bir kimlikçiliğe boğuldu. Neoliberal politikalara teslim oldu. “Farklı kesimlere açılma” adı altında, metropollerin burjuva merkezlerinde yoğunlaşmış, beyaz yakanın gündemine hapsoldu.
Politikasının merkezine Türkiye’nin değil, adeta İskandinav ülkelernin dertlerini oturttu. Sol, Gezi’yi bir yenilgi değil, zafer olarak gördüğü için de, buradan gerekli dersleri çıkarma ihtiyacı bile duymadı. Gezi’ye dair geliştirdiği “kahramanlık edebiyatının” ötesine geçemedi. Oysa karşı taraf bu kalkışmadan sonra, dersine öyle bir çalıştı ki; Taksim’de Arnavut kaldırım, taş sokak bile bırakmadı; betonu döktü geçti. Bu arada sol ise tuhaf bir şekilde, yenilgiyle çıktığı bir savaşın zafer sarhoşluğunu yaşıyordu, hala da yaşıyor.
Oysa Gezi’de ölen biz olduk, yaralanan, gözü çıkarılan hep bizdik. Üstelik Gezi sonrasında elimizde olan bir takım toplumsal-demokratik haklarımız da alındı. Belki geçici olarak Gezi Parkı’na AVM yapılmadı; ama bu süreçte ülkedeki binlerce Gezi Parkı’na binlerce AVM yapıldı.
Milyonlarca ağaç kesildi, onlarca dere boğuldu. Binlerce insan tutuklandı, bir o kadarı ülkeden kaçtı, yüzlerce kişi işkence gördü, on binlercesi işlerinden edildi. Bu gerçeği görmeden, Gezi’yi zafer olarak adlandırmak, tamamen duygusal refleks sergilemek demektir.
Oysa tespit, duygusal reflekslerle değil, maddi kanıtlara sahip tutarlı akıl yürütmelerle yapılır. Ne yazık ki bizim solda “tespit”, her zaman duygusal ve epik karakterdedir. Bu da bizim talihsizliğimiz…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)