Serpil Kemalbay: “AKP iktidarını, AKP- MHP ittifakını istemiyorum’ diyen herkesin asgari ortak değerlerde birleşmesi lazım”
“Farklı konularda, farklı çözümlerimiz olabilir ama sorunu anladığımız kesin. Toplumun büyük bir kesimi Gezi’den bu yana sorunu ortak algılıyor”
HDP eski Eş Genel Başkanı ve HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay ile yaklaşan yerel seçimlere dair görüştüm. Kemalbay, Gezi’den 7 Haziran seçimlerine; 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve genel seçimlerinden yerel seçimlere uzanan süreci değerlendirerek 31 Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlere yönelik nasıl bir strateji izleyeceklerine dair açıklamalarda bulundu.
Kemalbay’ın açıklamaları özetle şöyle:
“Sistem kendini faşizmin kurumsallaşması üzerine oturtmuş”
“Yerel seçimlere gidiyoruz, seçim güvenliği ile ilgili birkaç şey söylemek, seçim güvenliği sorunu hiç yokmuş gibi sadece seçime nasıl hazırlanacağız diye cevap vermek istemem. Çünkü Türkiye’de uzun süredir seçim güvenliği sorunu var. Bu sorun da öyle kolay kolay çözülecek bir sorun değil. Sistem kendini faşizmin kurumsallaşması üzerine oturtmuş. İnsanların talepleri, tercihleri, demokrasi, adalet bir kenara bırakılmış. Şu anda seçimler faşizmi meşrulaştırmak için kullanılıyor. Kendisini rıza üretmek için gördüğü bir yer. Bu nedenle bu rızayı göstermediğimizi bir kez daha gösterelim seçimlere giderek. O zaman seçimlere gitmemeyi tercih etmiyorum.
Biz bunu 7 Haziran’da gördük. Toplum eşitlik, demokrasi, özgürlük ve barıştan yana bir tutum sergilemişti.
Bunun arkasından gelen, halkın bu tercihini yok saymak adına darbeler sinsilesi hazırlamak oldu ve eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ tutuklandı. Bununla birlikte belediye başkanlarımız görevden alınıp çoğu tutuklandı.
“Toplumcu, aydın, düşünen kesimi sosyal bir ölüme terk eden bir iktidarla karşı karşıyayız”
Halkın yarısı hala bu iktidarı kabul etmiyor. Bu toplum Mart yerel seçimlerinde kendini ortaya koymalıdır. Çünkü Türkiye’yi ekonomik krizi, demokrasi krizi ve toplumsal krizi olan bir ülkeye dönüştürdüler. İnsanlar bu nedenlerden dolayı intihar ediyor.
Darbe girişimini fırsata çeviren Erdoğan, on binlerce insanı aç bıraktı. Onlara “ağaç kabuğu yesinler” dedi. Bu insanlar hiçbir şekilde hukuki bir işlemden geçmeden işsiz kaldı.
Sağlıkçı, eğitimci, akademisyen yani toplumcu, aydın, düşünen kesimi sosyal bir ölüme terk eden bir iktidarla karşı karşıyayız.
Mutfakta yangın var, pazarda yangın var, esnaf kepenk kapatıyor. Esnafın, işçilerin ve emekçilerin sorunları hiçbir şekilde gündem olmuyor. Havaalanı inşaatında olduğu gibi işçiler haklı taleplerini dile getirdikleri için tutuklandı. Bu bir skandaldı.
“Farklı konularda, farklı çözümlerimiz olabilir ama sorunu anladığımız kesin. Toplumun büyük bir kesimi Gezi’den bu yana sorunu ortak algılıyor”
Bütün bunlara itiraz eden, yerel yönetimlerin gücünü, halkın gücünü gösteren bir süreci inşaa etmemiz gerekiyor. Bu süreç ise demokratik birlikten geçiyor, bu güç birliği ile olur. Farklı konularda, farklı çözümlerimiz olabilir ama sorunu anladığımız kesin. Toplumun büyük bir kesimi Gezi’den bu yana sorunu ortak algılıyor.
Egemen sistemin Türkiye halklarına dayattığı sisteme itiraz var.
Bu dayatmacı ısrarın karşısında da demokrasi ısrarı sürüyor.
Sosyal bir toplum yaratmak, eşitlikçi, özgürlükçü bir toplum yaratmak, kadınlara yönelik cinsiyetçiliğe/ şiddete karşı bir toplum yaratmak ısrarı sürüyor. Bunun da sandığa yansıması için demokratik bir birlikteliğe ihtiyaç var. Bu konuda 24 Haziran seçimlerinde eksik kalan politikayı tamamlamaya kararlıyız. Partilerin eş genel başkanları bu konuda çaba harcıyorlar.
Biz 24 Haziran’da çok önemli bir şey başardık. O da Türkiye demokrasi güçleri açısından, bugüne kadar bileşenlerimizi düşündüğümüzde onu daha da genişlettik. Bunu daha da genişleterek yerel seçimlere gideceğiz.
“AKP iktidarını, AKP- MHP ittifakını istemiyorum’ diyen herkesin asgari ortak değerlerde birleşmesi lazım”
Aslında demokrasi sorunu ‘ben muhalifim’ diyen herkesin gündemidir.
‘Ben AKP iktidarını, AKP- MHP ittifakını istemiyorum’ diyen herkesin asgari ortak değerlerde birleşmesi lazım. Birleştiğimiz şey faşizme karşı olmalı, rantçı, neoliberal, kentçi anlayışa karşı olmalı; paylaşımcı olmalı, dayanışma ekonomisini savunan ve halkın taleplerini gözeten, halkın iradesini sadece sandıkta değil, kentle ilgili karar verdiğinde de halkın iradesini gözeten mekanizmaları biz desteklemeliyiz. Eğer bunu yaparsak demokrasi mücadelesini, halkların ekonomik olarak, kültürel olarak gelişimini ileriye taşıyarak, yan yana durarak bir deneyim oraya çıkarabiliriz.
“En geniş ittifakı hayata geçireceğiz”
24 Haziran’da bir olumlu, bir olumsuz durum değerlendirmesi yaparsak olumlu olarak 24 Haziran’da halk faşizme karşı şunu dedi; “Biz HDP’yi Meclis’te görmek istiyoruz.”
Olumsuz durum ise; partilerin ve demokrasi platformlarının yeterince halka güven veremeyişi oldu diyebiliriz.
“Yakaladık, hırsızlar şunlardır” demek değildi. Zaten biliyoruz ki AKP ve MHP oyları çalmak üzerine seçimlere gitti.
Muhalif olan kesimin ve partilerin ortak bir tutum sergilemeleri demokrasi için ısrar ettiklerini göstermeleri gerekirdi.
Önümüzdeki yerel seçimlerde halkın düşüncelerine sahip çıkacağımızı söyleyerek en geniş ittifakı hayata geçireceğiz.