Siyaset bilimci Ümit Kumcuoğlu: “AKP yerine BKP kurulsa da hiçbir şey değişmez”
“Türk-İslam sentezi demek yönetim boşluğu, yolsuzluk, yoksulluk, adam kayırma, kamu kaynaklarını çar çur etme ve …”
Siyaset bilimci Ümit Kumcuoğlu, Erdoğan’ın “dava arkadaşları” Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın yeni parti kuracakları yönündeki iddiaları farklı bir perspektiften değerlendirdi.
Kumcuoğlu, genel olarak AKP’nin güç kaybedeceği ve bölüneceği yönündeki değerlendirmeler sebebiyle muhalefetin olumlu karşıladığı yeni parti iddialarını başka bir bakışla değerlendirdi. Kumcuoğlu, “Devlet ve milletin bekası açısından dinci, etnik milliyetçi, otoriter ve ataerkil refleksleri teşvik etmek değil karşı durmak gerekiyor” dedi.
Kumcuoğlu’nun sosyal medya hesabından paylaştığı değerlendirme şöyle:
“Bence Türk-İslam sentezciler fazla hareketlenmesin. Zira bu tezin iflasının sebebi kötü uygulama değil, temel felsefenin kifayetsizliği ve dünya gerçekleriyle uyumsuz olması. AKP yerine BKP kurulsa da hiçbir şey değişmez.
Türk-İslam sentezi denen tez 1960’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet’in kurucu iradesine bir alternatif olarak geliştirildi. Ana fikri toplumda yenilikçi bir dönüşüm gereksizdir, hatta mümkünse eski geleneklerimize daha sıkı sarılalım olarak özetlenebilir.
Türk-İslam sentezi son 10 yıla kadar layıkıyla test edilmemişti. Zira bu tezi savunanlar hiçbir zaman kendi başlarına iktidara gelmemişlerdi. Ya Demirel ve Özal gibi teknokrat geçmişli ve demokrat liderlerle ya askeri rejimlerle ortaktılar.
2002 sonrasında ise bir yandan AB üyelik perspektifi, bir yandan da Derviş’in ekonomi programı çıpa olarak kullanıldı. Bu unsurlardan kaynaklanan başarı Türk-İslam sentezine mal edildi.
2011’den sonra Türk-İslam sentezi tüm siyasi ortaklarından ve askeri-sivil bürokratik frenlerinden kurtuldu. Bu sayede bu fikriyatın gerçek performansını görme fırsatı bulduk.
Sonuçlar sanırım kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde ortada. Türk-İslam sentezi Türk sağının geleneksel duruşundan liberal demokrasi, serbest piyasa ekonomisi ve Batı ittifakı içinde yer alma ilkelerini çıkarınca geriye kalan tam bir felaket.
Anlaşıldı ki Türk-İslam sentezi demek yönetim boşluğu, yolsuzluk, yoksulluk, adam kayırma, kamu kaynaklarını çar çur etme ve bunları yaparken bol bol boş laf etmekten ibaretmiş.
Geldiğimiz noktada Türk sağının kapsamlı bir durum değerlendirmesi yapması şart. Devlet ve milletin bekası açısından dinci, etnik milliyetçi, otoriter ve ataerkil refleksleri teşvik etmek değil karşı durmak gerekiyor.”